Yazar
Adı: Sait Faik Abasıyanık
Basım
Yılı: 2018
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 141
Sait
Faik, Adapazarı'nda 1906 yılında doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olmanın
verdiği rahatlıkla büyüdü. Okulu pek sevmedi. Okumak için İsviçre’ye
gönderildi. Bu yolculuğunu da gezmek ve eğlenmek adına yaptığını itiraf etti.
Bu dönemlerde dolu dolu yaşadığı hayatının, sanatçı kimliği üzerinde olumlu
etkileri olmuştur. İlk kitabını 1936’da yayımladı. 1953 yılında ABD Mark Twain
Derneği, modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı Sait Faik'e onur ödülü
vermiştir. Hiç bir kural tanımadan dilediği biçimde yazıyordu. Türk
Edebiyatında bir dönüm noktası sayılır.
Klasik
öykü tekniğini yıkarak, doğayı, insanları basit, samimi; hem iyi hem kötü
yanlarıyla, oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Diğer
Cumhuriyet sonrası yazarları gibi Batıdaki gelişmelere bağlı kalmadı. Toplumun
problemlerine değil, bireyin toplum içindeki sorunlarına yöneldi. “Bireyci”
olarak bilinir. İnsanların yaşama biçimlerini, tasalarını, korkularını ve
sevinçlerini irdeleyerek yazdı.
Kendine
özgü dilini oluştururken Andre Gide, Comte De Lautreamont, Jean Genet gibi
isimlerden etkilenmiştir. Kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu,
Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir.
Şahmerdan,
1940 yılında yayınlandı. 19 hikayeden oluşur. Bu kitapta yer alan Çelme” isimli
hikayesiyle halkı askerlikten soğutmakla suçlanarak askeri mahkemeye verildi.
Sait
Faik, eserleri ile kişiliği arasında yakın ilişki bulunan sanatçılardan
biridir. Hayatı boyunca çevresine uyum sağlayamamıştır. Hikayelerinde ve
oluşturduğu karakterlerde olumsuz yön aramaması ve onları iyi yanları ile
göstermesinin sebebi yazarın ideale ulaşma arzusu olduğu söylenir.
Hikayelerinde
zenginlere kızar, emekçileri yüceltir.
Şahmerdan
kitabındaki öykülerinde, sevdiği insanların dünyalarını tanımak için sürekli
gezer. Olaylar kentte, Burgaz adasında, köyde, kasabada, vapurda, trende geçer.
Zaten öykülerinde durum anlatır. Olay yoktur. Konusuz, anlık izlenimlere
dayanan öyküler anlatıyor.
“Kıştan
yaza insan başka türlü çıkardı. Çoğu şişmanlamış, rengi ağarmış ve harikulade
bir surette büyümüş olarak…Bana öyle gelirdi ki, çocuklar yalnız kışın
büyürler.” s.26
“İnsan
başkalarının aç, perişan olduğu günlerde nasıl mesut olur, dememeli. Öyle bir
olur ki.” s.12
“Hani
bazen kuvvetli gibi gözüken şeyler vardır. Demirden gibi gözükürler. Fakat elin
en küçük bir temasıyla çat kırılıverirler, paramparça olurlar. Öyle bir
haldeydi.”s.111
“Fukaralık
ayıp değil dediğimiz zaman, hamal olalım, ıskatçı olalım; fukaralık ayıp değil
dediğimiz zaman bunun ancak bir teselliden ibaret olduğunu ve fukaralığın bal
gibi hem ayıp, hem günah, hem enayilik olduğunu biliriz.” s.56
“Fakat
dünyada birtakım eşya, insanlar ve bunların arasında birtakım münasebetler
vardı; Kelimeler…” s.79
“Gönül
meselesiyle boğaz meselesi mühim şeylerdir.” s.35
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder