27 Temmuz 2019 Cumartesi

ŞAHMERDAN



Yazar Adı: Sait Faik Abasıyanık
Basım Yılı: 2018
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa Sayısı: 141

   Sait Faik, Adapazarı'nda 1906 yılında doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olmanın verdiği rahatlıkla büyüdü. Okulu pek sevmedi. Okumak için İsviçre’ye gönderildi. Bu yolculuğunu da gezmek ve eğlenmek adına yaptığını itiraf etti. Bu dönemlerde dolu dolu yaşadığı hayatının, sanatçı kimliği üzerinde olumlu etkileri olmuştur. İlk kitabını 1936’da yayımladı. 1953 yılında ABD Mark Twain Derneği, modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı Sait Faik'e onur ödülü vermiştir. Hiç bir kural tanımadan dilediği biçimde yazıyordu. Türk Edebiyatında bir dönüm noktası sayılır.


   Klasik öykü tekniğini yıkarak, doğayı, insanları basit, samimi; hem iyi hem kötü yanlarıyla, oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Diğer Cumhuriyet sonrası yazarları gibi Batıdaki gelişmelere bağlı kalmadı. Toplumun problemlerine değil, bireyin toplum içindeki sorunlarına yöneldi. “Bireyci” olarak bilinir. İnsanların yaşama biçimlerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek yazdı.
   Kendine özgü dilini oluştururken Andre Gide, Comte De Lautreamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenmiştir. Kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir.
   Şahmerdan, 1940 yılında yayınlandı. 19 hikayeden oluşur. Bu kitapta yer alan Çelme” isimli hikayesiyle halkı askerlikten soğutmakla suçlanarak askeri mahkemeye verildi.
   Sait Faik, eserleri ile kişiliği arasında yakın ilişki bulunan sanatçılardan biridir. Hayatı boyunca çevresine uyum sağlayamamıştır. Hikayelerinde ve oluşturduğu karakterlerde olumsuz yön aramaması ve onları iyi yanları ile göstermesinin sebebi yazarın ideale ulaşma arzusu olduğu söylenir.
   Hikayelerinde zenginlere kızar, emekçileri yüceltir.
  Şahmerdan kitabındaki öykülerinde, sevdiği insanların dünyalarını tanımak için sürekli gezer. Olaylar kentte, Burgaz adasında, köyde, kasabada, vapurda, trende geçer. Zaten öykülerinde durum anlatır. Olay yoktur. Konusuz, anlık izlenimlere dayanan öyküler anlatıyor.
“Kıştan yaza insan başka türlü çıkardı. Çoğu şişmanlamış, rengi ağarmış ve harikulade bir surette büyümüş olarak…Bana öyle gelirdi ki, çocuklar yalnız kışın büyürler.” s.26
“İnsan başkalarının aç, perişan olduğu günlerde nasıl mesut olur, dememeli. Öyle bir olur ki.” s.12
“Hani bazen kuvvetli gibi gözüken şeyler vardır. Demirden gibi gözükürler. Fakat elin en küçük bir temasıyla çat kırılıverirler, paramparça olurlar. Öyle bir haldeydi.”s.111
“Fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman, hamal olalım, ıskatçı olalım; fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman bunun ancak bir teselliden ibaret olduğunu ve fukaralığın bal gibi hem ayıp, hem günah, hem enayilik olduğunu biliriz.” s.56
“Fakat dünyada birtakım eşya, insanlar ve bunların arasında birtakım münasebetler vardı; Kelimeler…” s.79
“Gönül meselesiyle boğaz meselesi mühim şeylerdir.” s.35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder