Yazar
Adı: Sait Faik Abasıyanık
Basım
Yılı: 2011
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 134
Sait Faik, durum(kesit) hikayesi yazarıdır. Yani
olay hikayeciliğindeki (plan; serim, düğüm ve çözüm) bölümlerine önem vermeyen,
olayın herhangi bir yerinden başlayan ve sonuca bağlamayan hikayeler vardır. Başka
bir ifadeyle; anlatıcı ile hikaye kişisi, dolayısıyla rüya ile gerçek çoğu
zaman birbirine girmiştir. Öyküyü artık bir olay değil, zihinsel bir sıçrama ya
da bugünün tabiriyle bilinç akışına benzer ögeler yönetmeye başlamıştır. Kimi
zaman duygular, kimi zaman da bir durumun veya olayın duyular yoluyla insan
üzerinde bıraktığı etki etrafında kurulması nedeniyle öykülerdeki dağınıklık
belli bir noktaya odaklanan bazı temaları tekrar ettiği; anlatıcının ve hikaye
kahramanlarının kendisi bizzat yazara dönüştüğü için biz bu savrukluğu son
dönem öykülerinde fark edemiyoruz gibi geliyor. Yavuz Türk’ün "Kafka Okur" dergisinden alıntıyla başladım.
Son kuşlar öykü kitabı, 20
öyküden oluşuyor. Kitabın sonunda da Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sait hakkındaki
yazısı yer alıyor. Beni etkileyen bazı öykülerini özetlemek istiyorum:
Son Kuşlar hikayesinde, yazar doğanın gittikçe
yok olmasından yakınıyor. Gelecek nesillerin ne bu son kuşları ne de doğanın
güzelliğini göremeyeceklerini okuyucuya kavratmak istiyor.
Bulunamayan hikayesinde, Arşimet kanununu bir
adama kanıtlamaya çalışır ve sonunda
adam pes eder.
Yaşayan; yazar evinden, sahildeki balık tutan
adamları gözlemliyor. Onların balık tuttukları andaki sevinçlerini, yüz
ifadelerini, iş yaparken ki hallerini betimliyor. Balıkları pay ederken yapılan
aç gözlülüklerin den bahsediyor.
Türk Ülkesi; hikayesindeki rüzgarı
tasvirinden bir alıntı:
“Ara
sıra çamdan, fundadan, defne ve zeytinden, denizden ve karanlıktan, köşk
bahçelerinin havuzundan çıkma, yerli, otlak bir lüfer balığının dibinde
gezinişiyle fiske fiske denizden fırlama, öldürürcesine serin, gebertircesine
kokulu, kim olursa olsun, ne olursa olsun bir mahluk dudaklarına muhtaç bir
insanın ruh halini kamçılayan bir rüzgar…” s.89
Dondurmacının çırağı; hikayesinde yazar
insanların sürekli birbirlerinin kusurlarını aradığını, birbirleriyle
küstüklerinde bile üzüntü duymadıklarını hatta mutlu olduklarını söylüyor.
Küçükken dondurmacının çırağıyla yaşadığı dostluğu anlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder