Yazar
Adı: Memduh Şevket Esendal
Basım
Yılı: 2016
Yayınevi:
Bilgi
Sayfa
Sayısı: 256
Memduh Şevket Esendal, 1884’te İstanbul’da
doğdu. 1906’da İttihat ve terakki Cemiyetinde, 1908’den sonrada müfettiş olarak
çalıştı, Anadolu’da birçok yeri dolaştı. TBMM kurulunca Atatürk’ün yanında yer
aldı.1952’de Ankara’da öldü. Gerçek Türkçü, milliyetçi, inkılapçı büyük devlet
adamı Esendal, daha çok edebi yönü ve usta hikayeciliği ile tanınmıştır.Türk
öykücülüğünün önemli yazarlarındandır. Çehov tarzı denilen Durum hikayeciliğinin,
edebiyatımızdaki temsilcisidir.Öykülerinde, çok yakından tanıdığı dalgacı,
yiyici, sömürücü, zavallı küçük memurları, devlet görevlilerini anlatmıştır.Dil
bakımından temiz, berrak, sade hatta Ömer Seyfettin’den daha sade bir Türkçe
kullanmıştır. Sait Faik, Esendal’ı en iyi analiz eden hikayecilerimizdendir.
Sıradan insanların yaşamları etrafında gezinir, hayattan aldığı konuları temiz
bir dil, sadelik ve içtenlikle işler.
Ayaşlı ve Kiracıları, yazarın önemli
yapıtlarındandır. 1934 yılında yayınlandı. 1942’de CHP Roman ödülü aldı.
Romanda, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankara’dan bir kesit okuruz.
Kitap, Ayaşlı İbrahim’in apartmanında
yaşayan halkın çeşitli kesimlerinden insanların yaşadığı olayları, sorunları,
ahlaksal bozukluklarını karakterler arasındaki diyaloglarla sunar. Erkek
karakterlerde; yaptıkların işlerin bozukluklarına, uyuşturucu, cinayet gibi
konulara dikkat çeker. Kadın karakterlerde ise sadakatsizlik, kumar, fiziksel
şiddet, evlilik dışı çocuk edinme konularını eleştirir. Özellikle kadınların
durumları üzerinde durur. Olaylar, odalardan birinde kalan bir banka memurunun
gözünden anlatılır. Kitapta gerçekten güzel bir Türkçe kullanılmış. Bazen
Ayaşlının kiracılarının konusu bile yok
ama bu insanların hayatları içiçe
geçmiş, gizlenen ve açığa çıkan sırları var. Kitabı sürükleyici yapan da bu
sanırım. O dönemin yaşayışını merak edenler için tavsiye ederim.
“Neyi
yapamam sanırsa onu yaptırdılar; nelerden korkarsa hepsi başına geldi.” s.68
“Saç,
kadının ziynetidir.” s.16
“Hani
öküzü döverler ağlamaz da, tutup okşarlar, garipser, ağlar. Benim okşamam da ona
öyle geldi. İnsanın her zamanı bir olur mu?” s.134
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder