11 Nisan 2021 Pazar

KÜLLERİN GÜNÜ

 Yazar Adı: Jean Christophe Grange

Basım Yılı:2021

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa Sayısı:280

   Karanlığın unsurlarından biri olan tarikatlar evreninde akıl almaz suçların ve cinayetlerin işlendiği bir Grange romanıyla maceraya başlıyoruz. Huysuz  Niemans ve küçük Slav İvana kahramanlığında, Tebliğcilerin yaşadığı bir bölgede işlenen bir cinayet konu alınıyor. Bu kez İvana, bağ bozumu için mevsimlik işçi kılığında bölgeye  girer. Niemans dışarıdan, Ivana içeriden bu “masum” topluluğun sırlarını açığa çıkarmaya çalışırlar.

   Tebliğciler; bu topluluk Fransa topraklarında ayrı bir cumhuriyet. Bu topluluğun üyelerine Anabaptistler de denmektedir. Bu topluluğun bir lideri yok. Ünlü olmalarının en önemli sebebi olan şaraplarını “dış dünya” ya satarak geçinmelerine rağmen, kendi yasalarını ve düzenlerini kurmuşlar. Tebliğciler kendilerini tamamen Tanrıya adamış “sevgi dolu” topluluk. Hatta onlara sorarsanız şiddetin ne olduğunu bilen kimse yok aralarında . Kavga etmeyi bile bilmezler. Kulağa hoş geliyor…

   Heyecan veren bölüm bu kitabında da kısaydı. Katili bulmak için verilen çaba oldukça azdı. Grange’den alıştığımız sürprizler ve göz alıcı teknik bilgiler yoktu. Çok sade kalmış kitap. Betimlemeleri için seçilen zeki cümleler, dini motifli kurgular, son sayfasına kadar okuyucuyu bağlamasıyla olağanüstü bir yazar benim için hala..

  “Yuhanna incilinde İsa şöyle der.” Bir kimse bende kalmazsa, asma dalı gibi dışarı atılır ve kurur; bunlar toplanır, ateşe atılır ve yakılır.” İsa bizim hasadımızdır anlıyor musun? Artık gerekli olmayan her şey yakılır. Ertesi günü bağlar külle kaplanır. İşte o zaman biz bu bağ bozumu için Tanrı’ya şükredebiliriz ve gelecek yılki bağ bozumu için dua edebiliriz. Bugün “küllerin günü “ olarak adlandırılır.” s.152

“Niemans, arabasından inip kiliseye doğru yürüdü. Tuhaf bir şekilde kendini güçlenmiş ve canlanmış hissediyordu. Burada Tanrısını buluyordu, çocukluğu boyunca ona telkin edilmiş ve onun gözündeki güven verici etkisi hala devam eden Tanrı’yı. Onun bu duygusunu pekiştirmek ister gibi çanlar çalmaya başladı. Bir anda manevi bir duygu çatıların üzerinden, duvarlardan, eşiklerin altından dökülüyormuş gibi geldi ona. Dünya birden yeniden uyuma, evrensel tutarlılığa kavuşuyordu. Resimlerle, heykellerle, altın rengi ve kırmızı kıyafetler giymiş din adamlarıyla dolu çocukluğunun uyumu.” s.153

“Tebliğciler: 16.yy. da, vaftiz onları fiziksel olarak değiştirdi. Kurtarılmışlar, bir görevi miras edinmişlerdi: saf ve yeni bir soy geliştirmek. Bir tür Tevrattaki Adem’in reboot edilmesi..

Kelimenin tam anlamıyla yeniden üremeye kara verdiler. Kuşaklar boyunca tek ve aynı insana dönüşmeye. Klonlar, istersen böyle de diyebilirsin. Hep aynı DNA ya sahip olarak üremek için ensest yapıyorlardı. Bu hayvan yetiştiriciliğinde çok iyi bilinen bir tekniktir. Mesela bir at soyu içinde bir kalite geliştirmek istendiğinde, en iyi yöntem kısrağı kendi tayıyla çiftleştirmektir. Ensest yasasını tebliğciler umursamıyor.” s.238

“Tek bir kişiyi özlerseniz her yer ıssızlaşır.” s.164

“Masumiyet insanoğlu için sürekli meydan okumadır.” s.278

“Gecenin bu saatinde, böyle bir hiçlik içinde, en kötü düşman umutsuzluktu.”

 

"Bu gizemli soy ağacına el koymak gerekiyordu. Hep kendine dönen, birbirini boğan dallarıyla biçimsiz bir ağaç. Katili harekete geçiren dürtü de buydu.” s.238

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder