Yazar
Adı: Bilge Karasu
Basım
Yılı: 2002
Yayınevi:
Metis Yayınları
Sayfa
Sayısı: 83
Bilge
Karasu,( 1930- 1995) Çağdaş Türk
edebiyatının özgün isimlerindendir. Metinlerinde felsefi sorunları işlemiştir.
Musevi asıllıdır. İstanbul Üniversitesi edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü
bitirmiştir. Karasu, bireyin sorunlarına ağırlık veren, onun günlük hayatındaki açmazlarını işleyen bir
yazardır. Dile ve kurguya yön veren en belirgin meselelerinden birisi de hayvan
sorusudur. Metinlerinde pek çok hayvanın arasında kediler ayrı bir yere
sahiptir.
Altı Ay
Bir Güz, yazarın son kitabıdır. Vasiyeti üzerine öldükten bir yıl sonra
yayınlanmıştır. Hastalıkla boğuştuğu dönemlerde yazmış. Pankreas kanseri olan yazar, hastaneler,
doktorlar, yaşlılık ve ölüm üzerine yapmış olduğu anlatımlarla, okurun kendi
anılarıymış gibi benimsemesini sağlamaya çalışmış. Yaşamın son anlarını yaşayan
biri için sanırım hayat gerçek bir rüyaydı.
Kitap 7
bölümden oluşmaktadır. Kahramanımız Kerim’in, gençlik yıllarıyla başlar. Daha
sonra yetişkinlik, çocukluk ve gençlik yılları düzensiz bir şekilde
verilmiştir. Metinlerdeki anlatı kişileri Kerim’in anılarında belli bir yere
sahip kişilerdir. Kişiler arasında usta çırak ilişkisi açıkça görülmektedir. Bu
kişilerin hepsi Kerim’in hayatında iz bırakmış kişilerdir.
Metni anlatmaya
yardımcı “metinler arası” ilişki vardır. Bu metinler destanlar, masallar, resim
sanatı ve Hıristiyanlık teolojisidir.
Anlatı metni çift katmanlı olarak verilmiştir. Gılgamış destanına, Altayların
yaratılış destanına, deli dumrula gönderim yapan, Hz İsa ve Yehuda ilişkisini
farklı bir bakış açısıyla irdeleyen “son akşam yemeği” ni yorumlayan, ölümü
umutla değil güvenle bekleyen, 83 sayfa olmasına rağmen içine dünyayı sığdıran
bir kitap. Hem doğu edebiyatını hem batı edebiyatını özümsemiş bir anlatıcı var
kitapta. Kesinlikle okuyun.
İçinde
sanata, anılara, mitolojiye, duygulara, zamanın içinde salınarak anlardan
anlara yapılan anlatımlarla, çok dikkatli okuyarak kitabı bitirdim. Kurgusunu
anlamak için epey bir çabalamak gerekiyor.
“İçinde
bir defterle bir kitap, iki de kalem bulunan çantası dünyanın bütün yükünü
yüklenmiş gibiydi.” s.38
“Ölümü
geciktirmeye çalışanlar arasına girerken her türlü korkudan arınmalı, umut
değil güven kuşanmalı / Bu kapıdan içeri girenlerin umudunu Tanrıya bağlaması,
kendini hekimlere teslim etmesi gerekir / Korku ve umudun bir anda yönettiği bu
dünyada ilk korkunuzla ilk güvencinize yeniden kavuşacaksınız…” s.31
“Kıskançlık
üçlü bir ilişkidir…. Kıskanan biri, kıskanılan biri, kıskandıran biri…” s.56
“Sonun,
başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın
boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır,
yaşamınız artık sizin malınızdır.” s. 69
“Kopmak
bağlanmak kadar doğal değil mi? …Kimseyle karşılaşmak istemiyor, kafasının
temizlenmesi gerek….
İlişkiler.
Kendimize bir anlam kazandırmanın tek yolu…” s.71
“Acı
duymadığımı sananlar, beni buz gibi insan belleyenler aldanır hep. Varsınlar
öyle bilsinler…..Önemli olan o acıyı, yeni bir güne engel olmasını önleyecek
hızla atmaktır, yaranı ondurmaktır.” s.73
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder