22 Şubat 2020 Cumartesi

ALTI AY BİR GÜZ


Yazar Adı: Bilge Karasu
Basım Yılı: 2002
Yayınevi: Metis Yayınları
Sayfa Sayısı: 83

   Bilge Karasu,( 1930- 1995)  Çağdaş Türk edebiyatının özgün isimlerindendir. Metinlerinde felsefi sorunları işlemiştir. Musevi asıllıdır. İstanbul Üniversitesi edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirmiştir. Karasu, bireyin sorunlarına ağırlık veren, onun  günlük hayatındaki açmazlarını işleyen bir yazardır. Dile ve kurguya yön veren en belirgin meselelerinden birisi de hayvan sorusudur. Metinlerinde pek çok hayvanın arasında kediler ayrı bir yere sahiptir.


   Altı Ay Bir Güz, yazarın son kitabıdır. Vasiyeti üzerine öldükten bir yıl sonra yayınlanmıştır. Hastalıkla boğuştuğu dönemlerde yazmış.  Pankreas kanseri olan yazar, hastaneler, doktorlar, yaşlılık ve ölüm üzerine yapmış olduğu anlatımlarla, okurun kendi anılarıymış gibi benimsemesini sağlamaya çalışmış. Yaşamın son anlarını yaşayan biri için sanırım hayat gerçek bir rüyaydı.
   Kitap 7 bölümden oluşmaktadır. Kahramanımız Kerim’in, gençlik yıllarıyla başlar. Daha sonra yetişkinlik, çocukluk ve gençlik yılları düzensiz bir şekilde verilmiştir. Metinlerdeki anlatı kişileri Kerim’in anılarında belli bir yere sahip kişilerdir. Kişiler arasında usta çırak ilişkisi açıkça görülmektedir. Bu kişilerin hepsi Kerim’in hayatında iz bırakmış kişilerdir. 
   Metni anlatmaya yardımcı “metinler arası” ilişki vardır. Bu metinler destanlar, masallar, resim sanatı ve Hıristiyanlık  teolojisidir. Anlatı metni çift katmanlı olarak verilmiştir. Gılgamış destanına, Altayların yaratılış destanına, deli dumrula gönderim yapan, Hz İsa ve Yehuda ilişkisini farklı bir bakış açısıyla irdeleyen “son akşam yemeği” ni yorumlayan, ölümü umutla değil güvenle bekleyen, 83 sayfa olmasına rağmen içine dünyayı sığdıran bir kitap. Hem doğu edebiyatını hem batı edebiyatını özümsemiş bir anlatıcı var kitapta. Kesinlikle okuyun.
  İçinde sanata, anılara, mitolojiye, duygulara, zamanın içinde salınarak anlardan anlara yapılan anlatımlarla, çok dikkatli okuyarak kitabı bitirdim. Kurgusunu anlamak için epey bir çabalamak gerekiyor.
“İçinde bir defterle bir kitap, iki de kalem bulunan çantası dünyanın bütün yükünü yüklenmiş gibiydi.” s.38
“Ölümü geciktirmeye çalışanlar arasına girerken her türlü korkudan arınmalı, umut değil güven kuşanmalı / Bu kapıdan içeri girenlerin umudunu Tanrıya bağlaması, kendini hekimlere teslim etmesi gerekir / Korku ve umudun bir anda yönettiği bu dünyada ilk korkunuzla ilk güvencinize yeniden kavuşacaksınız…” s.31
“Kıskançlık üçlü bir ilişkidir…. Kıskanan biri, kıskanılan biri, kıskandıran biri…” s.56
“Sonun, başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır.” s. 69
“Kopmak bağlanmak kadar doğal değil mi? …Kimseyle karşılaşmak istemiyor, kafasının temizlenmesi gerek….
İlişkiler. Kendimize bir anlam kazandırmanın tek yolu…” s.71
“Acı duymadığımı sananlar, beni buz gibi insan belleyenler aldanır hep. Varsınlar öyle bilsinler…..Önemli olan o acıyı, yeni bir güne engel olmasını önleyecek hızla atmaktır, yaranı ondurmaktır.” s.73



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder