Yazar
Adı: Bilge Karasu
Basım
Yılı: 2016
Yayınevi:
Metis
Sayfa
Sayısı: 139
Okura
bilinç haritasını resimlemede yardımcı Bilge Karasu yapıtıdır. Okuru çok
uğraştıran yer yer yoran öyküyü kavrayınca da kolay kolay bırakamayacağınız
lezzetli bir okuma aynı zamanda.
“…yaşamak
önce gürültülü gürültülü konuşup devinmekse, sonra da güzellik katmaktır
dünyaya; güzellik demekse bütün boşlukları doldurmaktır; bütün boşlukları,
evleri, dolapları, ağızlarla kulakları(ama gerekli ama gereksiz) ele geçirilen
her türlü şeyle doldurmaktır; herhalde öyledir…”
İki kadının Işığı gitgide Azalan Bir Resmi Üzerine Metin, başlıktan da
anlaşılacağı gibi bu aslında bir tablo.Biri dul diğeri olgun iki kız kardeş,
hayatta olmalarına karşın aslında yaşamıyorlar. Bu kız kardeşler, odanın
içinde sanki birer nesneymişcesine
pencere kenarında durup bize bakıyorlar.Yazar metafor olarak bir bitkiyi
kullanmış. Sonra genç bir adam tabloya dahil oluyor. Hayattan, karşı cinsten bu
denli uzak yaşlanan iki kadının bekleyişleri, yakışıklı ve genç adam formunda
görünen ölümle son bulur.
Kitapta
en rahat okunabilen tek öykü buydu diyebilirim.
Düş
Balıkçıları: Kubadabad 1955 öyküsünde yaşanan bazı olayların düş ve gerçeklik
sınırı bulanıktır. Tasvirini yaptığı mekanı, adsız, çağsız, ıssız olarak
niteler. Bu mekanda yürürken sıra dışı hisleri vardır. Uyurgezer adımlar
attığını gösterir. Mekan gerçek mi? Şaibeli geldi bana.
Ertuğrul
Oğuz Fırat'ın Resimleri Üzerine Akdeniz’den Uzak Bir Metin, bir doğa var
karşımızda. Besleyen ama aynı zamanda öldürücü bir doğa.
Turan
Erol’un Bir Gençlik Resmi Üzerine Akdeniz’i A/n-r/ar Bir Metin, anlatım son
derece karışıktır.Kelimeleri yarıda kesip yarısını üst satırda yarısını da alt
satırda verir.Sol tarafta Akdeniz’i anar, sağ tarafta Akdeniz’i arar. r ve n harfiyle oynamıştır. Değişik bir okuma tekniği var Fakat orta okumayla da
okunur bir hikaye, zor hikaye.
Karanlık
Bir Yalı Üzerine Metin, Bir çocuğun yalıya kafa tuttuğu bir yaz gününü anlatır.
Çocukta yosunda kendisidir.
Boğaziçi
Üzerine Bir Ön- Metin, anlatım iyice kabarır, kıyamet tasvirine benzer.
Destansı bir özelliği vardır.
Çapavulun
Çattığı Çaparız- Erol Akyavaş’ın Bir Resmi Üzerine Bir Metin, resimlerden
hareketle yazdığı bir metin var bu öyküde de. Mağara duvar resimlerine
öykünür. (çapavur: Timur Devletinde aniden baskın yapan birlik, akıncı.
Çaparız:
içinden kolay çıkılamayacak biçimde karışık ve güç iş, engel.)
Çeşitlemeli
Korku (Beş Ses İçin Metin), “Göçmüş Kediler Bahçesinde “ geçen Carlo Gesualdo’nun
beş sesli eseri üzerine yazdığı düşünülür.
“”Bağlaç”
olmakla kalacağını sanan dosta.” s.75
”Senin
yanımdasızlığın bir silik suskuydu, günsüz karanlığımın keser açardı kapısını,
sesin, yüzün, yürümen.” s.78
Kısmet
Büfesi, Ya da Çeken (küçülen) Bir Kadın Üzerine Bir Metin, birini
çekiştirmenin, kendi idsel dürtülerinin süper egoyla çatışmasının sonucunu verir
bu hikaye bize. Bu metinlerde Platonun mağara alegorisi açık olarak gösterir
kendini.
Bu
alegoride mağara, toplumu; zincir, toplumun dayattığı her türlü kuralı(normu);
gölgeler de toplumun sorgulanmamış doğrularını yansıtır.
Karasu,
kitapta, toplumun beklentilerini, kadın erkek ilişkilerini, bireyin iç
yolculuğunu dedikodu yapan modern kadınları; gölgelerle anlatır. Gölgelerden
sıyrılan birinin zincirlerinden kurtulacağını, zincirlerden kurtulanın da
mağaradaki güneş ışınlarını göreceğini ifade eder.
“Hastalığımı
daha doğrusu hasta olabileceğim kaygısını tutsam anlatsam şimdi bunlara, ikisi
de nasıl ilgilenir, nasıl avutmaya kalkarlar beni. Oysa, bilemem,
iyiliklerinden mi yaparlar bunu, yoksa, insanın yen içinde kalması gereken
kırığını öğrenmek meraklarından mı? Yıllardır tanımasam, sevindiklerimi bile
düşünebilirim böyle yakın ilgi gösterdiklerine bakıp.Daha göstermediler gerçi…
Ama anlatırsam…” s.106
Bu
kadınların karanlığıyız biz. Okurun bilinç haritasını resimleyen, kelime
oyunları, aklın lirik kaçışları, derinlere inişleri var kitapta. Görsel bir
koşuşturmaca, okurken dört nala koşturur durursunuz.
İnsanı
zorlayan metinlerden oluşan bir kitap. Okurken insan o kadar yorgun düşüyor
ki.. Bir insanın kendini anlamasının yolunun bizzat kendisi olduğunu da
vurgular. Kadınları anlamanın yolu erkeklerin üstüne düşmez, hep erkekler
tarafından anlaşılmak da beklentimiz arasındadır.