Yazar
Adı: Maksim Gorki
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 435
Maksim Gorki, Ekmeğini Kazanırken
romanı, otobiyografi üçlemesinin ikinci kitabıdır. Hikaye, yazarın hayatı ve
insanları tanıma, öte yandan Rus orta sınıfının, köylülerin, işçilerin mücadelelerine
tanık olma sürecini betimler. Devrim öncesi Rusya'nın içinde bulunduğu çıkmazı-
ahlak kuralları ve dinin- insanları etki ve baskı altına alış şeklini ergenlik
dönemindeki bir çocuğun gözüyle sade ve akıcı bir üslupla anlatır.
Roman, yetim olan Gorki’nin öksüz
kalmasıyla başlar. Dedesinin zoruyla 8 yaşında çalışmaya başlar. Moda Kundura’da
çırak olarak çalışma hayatına başlar. Yazları gemilerde çalışır. Kışları hiç
hoşlanmadığı, dedikoducu, hayattan zevk almayan akrabalarının yanına döner.
Okurken Gorki’nin garip ve hüzünlü bir hayat yolculuğuna eşlik ederiz. İş
değiştirerek yaşadığı yıllarda hem insanları ve hayatı gözlemler hem de
kitapları keşfeder. Okuma tutkusu; toplum içinde hor görülen, dışlanan, itilip
kakılan Gorki’yi hayatın çirkinliklerinden uzaklaştırır. Başka hayatların da
olabileceğini, başka ülkelerde de sıkıntılar, acılar içinde yaşayan çocukların
var olduğunu, üstelik kendi hayatının kötü denilemez olduğunu fark eder.
Umutsuzluğa kapılmamalıyım diyerek sürekli umut eder. Ona güç veren bir diğer
şey ise, büyük bir sevgi ve hayranlıkla bağlı olduğu ninesi ve tanıştığı iyi
insanlardır.
‘Tanrılarını aralarındaki her
soruna, küçücük hayatlarının her köşesine, her ayrıntısına soktukları için
yoksul hayatları görünüşte bir önem, her anı ibadetle dolu bir büyüklük
kazanmış oluyordu. Tanrıyı beş paralık konulara karıştırmaları içimi eziyor, …’
(s.91)
Simiruy, yanında çalıştığı aşçı, iyi
yürekli, yalnız bir insandı. Ustasının kitaplara düşkünlüğü, Gorki’ye zorla
sesli olarak kitap okutturmasıyla kitaplarla tanıştıran insandır. Bugün
Gorki’yi okuyorsak Simiruy’a borçluyuz.
‘Bütün bilgece kavramların en
yalın anlamını bilirdi. Bütün gizleri çözen bir anahtarı vardı sanki. Bambaşka
bir hayatı gösteriyordu kitaplar.’ (s.186)
“ Taklit” demesi eldeki tasvirin
değerli ve ender bulunur bir eser olması demekti. Elindeki eseri satmaya gelen
garibanın aldatılmasına tanık olmak beni utandırıyordu ama beri yandan
ihtiyarın sergilediği hünerli oyunlar da beni eğlendiriyordu.’ (s. 258) İhtiyar
ona büyük ün kazanmış, tüccarlar, eşkıyalar, kalpazanlar üzerine öyküler
anlatmayı severdi. Ama öykülerdeki ana fikir hiç değişmiyordu. “Ancak Tanrı’ya
ve insanlara karşı günah işlenerek zengin olunabilir”
‘Bu karanlık inanç dünyasında
sevginin ışığına pek yer yoktur; buna karşılık öfke, kin, aşağılanmış ve her
zaman nefretle el ele olan kıskançlık çoktur.’ (s. 273)
Rus atasözü: Mutluluğun ayak izlerine
basarak gelir, felaket. (s. 325)
Hayatın bu baskısına inatla öfkeyle
karşı durabiliyordu.’Bende herkesle aynı ırmakta yüzüyordum. Ama hem ırmağın
suyu bana daha soğuk geliyordu hem de ben herkes kadar kolay duramıyordum suyun
üstünde.” (s.335)
“Yangını gözyaşlarıyla söndüremezsin; ama su
taşkınlarına karışan gözyaşları, taşkını daha da güçlendirebilir.” (s.421)
Dayısı giderken bir öğüt verir:
-Kararıp
durma! Sanki içine kapanmış gibisin? Tükür gitsin! Daha gençsin. En önemlisi
şunu unutma: Kader ayrı, neşe içinde yaşamak ayrı… Kader, neşeye engel değildir! (s.434)
O yılın sonunda üniversite
okuyabilmek umuduyla Kazan şehrine gider.
Gorki kimi zaman hüzünlü, kimi
zaman muzip betimlemeler yaparak keskin bir gözlemci olduğunu gösterir. Hikâyede
öğüt dolu cümleler vardır. Sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitaptır. İyi
okumalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder