Yazar
Adı: Maksim Gorki
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 278
Gorki’nin Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken,
Benim Üniversitelerimden oluşan üçlemesidir. Oto biyografi kitabıdır. Bir anı
romanı da denilebilir.
Aleksey Maksimoviç Peşkov (1868-1936) genel
olarak bilinen adıyla Maksim Gorki, gerek yaptığı tasvirlerle gerek topluma
eleştirel bakmasıyla en önemlisi de hayatını yoksulluk içinde geçirmesi beni
kendisine çeken yazarlardan biri olmuştur. Yaşadığı alt sınıfın sert dünyasını
keskin gözlemleriyle gözler önüne serer.
Çocukluğum, Gorki’nin babasının ölmesiyle
başlar. Babası öldüğünde 4-5 yaşlarındadır hiç ağlamamıştır. “Ninesi:
-Niye ağlamadın? Ağlasaydın biraz!
-İçimden gelmedi. Bütün bunlar öyle ilginçti
ki! Çok az ağlardım o da yalnızca kalbimi kırdıklarında; yoksa acı beni
ağlatmazdı. Ağlamam babamı her zaman güldürürdü, annem ise bağırırdı.” Say:5
Volga nehrinden vapurla dedesinin evine
taşınırlar. Aynı gün kamara odasında yeni doğan kardeşi de ölür. Yolculukları
uzun sürer. Sonunda yol biter. Dedesiyle, dayısı, teyzeleri ve çocuklarıyla
tanışır. Onları ihtiyatlı bir ilgiyle izler. Büyüklerden de çocuklardan da hiç
hoşlanmamıştır. Yoğun, renkli, anlatılmayacak kadar garip bir hayat
başlamıştır. Bu “aklıdan nasibini almamış aile”nin karanlık yaşamı öylesine
çileli öylesine acımasızlıklarla doluydu ki. Dedesi onu gammazlık yaptığı için
kendinden geçene kadar döver mesela. Hasta yatan Gorki, o bir kaç günde
büyüyüverir sanki. Her tür acı, aşağılama karşısında duyarsız kalamaz artık.
Annesi de güçsüzdür herkes gibi o da dedesinden korkar.Bir süre sonra annesi
de ortadan kaybolur. Dedesinin dayakları altında ninesinin sevgisiyle,
ninesinden dinlediği peri masallarıyla nefes alır. Ninesinin dua etmesini izler
kimi zaman.
”Uzun dualar, evde hep büyük gerginliklerin,
tartışmaların, kavgaların yaşandığı günlerde olurdu. Tanrı’ya evde olup biten
her şeyi tek tek anlatırdı.” Say:60
Dedesi Tanrı’yla konuşup, isyan ederdi hep. ”Çocuklarımız
hiç yüzümüzü güldürmedi, onca çalışıp didinmemiz hep boşuna gitti.” Ninesinin
yanıtı:
-Herkesin başında aynı dertler, bir sen
değilsin ki, bütün ana babalar günahlarını bizim gibi gözyaşlarıyla yıkıyorlar.
Olduğu yerde hızla dönüp var gücüyle ninemin
yüzüne bir yumruk indirdi.” Say:94
Dedemin ve ninemin tanrılarının aynı
olmadığını anlamam çok sürmedi. Tanrılar arasında yaptığım bu çocuksu ayrım
kuşkusuz çok genel. Ama dedemin Tanrısı bende korku ve düşmanlık uyandırıyordu.
Kimseyi sevmeyen, sert bakışlarıyla herkesi izleyen bir Tanrıydı bu. Ninemin
Tanrısı çevremdeki her şeyin en güzeli, en aydınlık olanıydı. Dedem nasıl
oluyordu da bu Tanrıyı göremiyordu.
“O yıllarda Tanrıya ilişkin düşünce ve
duygular, başlıca besin kaynağım ve yaşamımdaki en önemli güzellikti.” Say:120
Karla kaplı düzlükte, bir kıyıya tek başına
oturup soğuk karlı kış gününün o kristal sessizliğinde –Rus kışı- kuş
cıvıltılarını dinlerken dedem, "annen geldi" dedi. Annemle karşılaştığımda her şey
küçük, acınası, eskimiş görünüyordu gözüme. Kendimi dedem gibi yaşlı
hissettim…”
Gorki’yi çevreleyen doğumlar, ölümler, tanık
olduğu ve bizzat maruz kaldığı akıl almaz şiddet ve şimdi de üvey babanın
hayatına girmesiyle yaşamı daha da zorlaşmaya başlar.
Yaşadığı hayat hiç hoşuna gitmiyordu,
umutsuzluk benzeri bir duygu içindeydi. Ama nedense bunu gizlemeye çalışıyor,
olay çıkartıyor, yaramazlık ediyordu. Hurdacılık işi yapmaya başladı. Gorki, hurdacılıktan
hırsızlığa geçmenin iyi iş olduğunu düşünüyordu. Çete kurdu.
”Çok sonradan anladım ki, yoksulluk ve
sefalet içinde yaşayan Rus halkı, kendilerini acılarıyla eğlendirmeyi, onlarla
çocuklar gibi oynamayı pek seviyor ve mutsuz olmaktan nadiren utanıyordu.”
Say:200
Hayatına öksüz olarak devam eder. Annesini
toprağa verdikten sonra dedesi artık ona bakamayacağını söyler. “Var git,
insanların arasına karış….” der.
Gorki, bu kitabında bir çocuğun bakışıyla olayları
anlatır, arada kesip hayat felsefesine değinir, yaşadıklarını yorumlar.
Sıkılmadan okuyacağınız hüzünlü bir kitap. Mutlaka okuyun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder