Yazar
Adı: Anthony Burgess
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 168
“Kötülüğün sebebini bulmaya çalışıyorlar,
iyiliğin sebebini aradıkları yok, öyleyse niye tersini merak ediyorlar ki?
Madem kimileri iyi insan olmayı seçiyor madem bundan haz alıyorlar, onlara
hayatta karışmam, kimse de bana karışmasın…” say:35 Eğitici Danışmanı P.R.Deltoid’le Alex
arasındaki diyalogdan alıntı ile başlamak istedim. Sonuçta kitap kurgu da olsa
neden olmasın? Kitaptan keyif almanız dileklerimle.
Otomatik Portakal baskıcı bir yönetimin ve
bu yönetime direnen bir sokak çetesinin hikayesidir.
Anthony Burgess’in 2. Dünya Savaş
Londra’sında karısıyla birlikte saldırıya uğrayıp soyulmasından alır köklerini.
Yazar bir sonuca varabilmek için toplumsal bir analiz yapar. Ölçüsüz şiddetin
sıradanlaşmasının önüne geçmeye çalışır. 1960’larda yazılmıştır.
Otomatik Portakal, ismini İngiliz
argosundaki ”quer as a clockwork orange” deyişinden alıyor. Olabilecek en garip
davranışları ve özellikleri barındıran kişiler için kullanılıyormuş.
Kitap, Alex ve çetesi olarak
adlandırdığımız 4 karakteri konu alan bir hikayedir. Eser Alex’in ağzından
anlatılmaktadır. Alex 15 yaşında ergen bir genç, iki farklı hayat yaşıyor
gibidir. Gündüzleri normal biri gibi okula giderken, akşamları içinde
barındırdığı ruh haliyle hırsızlık, gasp, tecavüz, adam yaralama ve en sonunda
cinayet gibi suça karışır. Masumları katletmekten çekinmez. Hapse düşer.
Kitabın asıl ilgi çeken kısmı da burasıdır. Burada ülkenin başında bulunan
siyasi partinin seçimi kazanmak için kullandığı ”Suçluları Yeniden Topluma
Kazandırma” projesi “Ludavico Tekniği” ile, Alex bir laboratuvar çalışmasına
tabi olur. Bu çalışmanın kobayı olur.
Ludavico Tekniği: Bir nevi nefret ve iğrenme
terapisi. Bu tedavide hastaya bir olayın kötü ve zararlı olduğunu kabul
ettirmek için o olayı çağrıştıran şiddet dolu filmler izlettirilir ve fiziksel
acılara maruz bırakılır.
Alex
bundan böyle aklından kötülük geçtiği anda kusmakta, acılar içinde
kıvranmaktadır. En zoru ise Alex’in taptığı Beethoven’in 9. Senfonisi (Dostluk,
kardeşlik ve barış temalıdır) eşliğinde seyrettirilen Nazi soykırım filmlerinin
dehşet dolu sahnelerini yaşamasıdır. Alex’in kişiliği kendi istemi dışında
değiştirilir. Ve bir kukla olur. Kayıtlara göre iyileşmiştir, salıverilir.
Şiddet uyguladığı tüm insanlar bir bir karşısına çıkar. Sadece iyilik yapmakla
görevli küçücük bir makinadır. Alex bu kez de Sosyalist olan hükümeti devirmek
isteyen kesim tarafından kullanılmak istenir. Alex ölmeyi ister, pencereden
atlar. 1 hafta komada yatar. Eski haline yeniden döner. Doktorlar bunu “derin
hipnopedya” ile açıklar. Artık yeniden nasıl insan olacağını seçme şansı vardır.
Seçim özgürlüğü elinden alınan bir insanın
hayattan keyif alması ne denli mümkündür? Özgür irade ile seçilen kötülük,
organize güçler tarafından kişiye dayatılan deterministik, iyilikten daha mı
insancadır? Yazarın aradığı cevap budur.
Alex (A eki olumsuzluk içermektedir ve lex
“kanun” demektir) Klasik müzik dinleyen Alex, yeni dönem müziğini ve gençleri
sert eleştirir. Yazar Alex üzerinden ilgisiz aile yapısını; öğretmene
benzettikleri adamı dövmeleri, eğitim sistemini; ”Tükeniş Sokağı, Umutsuzluk
Caddesi” gibi isimlerle, sokaktaki insan yapısını eleştirir. Yazar, insan
doğasının içinde varolan gizli ya da açık şiddetin üzerine yüklenir. İkiyüzlü
insan davranışını netleştirir. Dil konusunda uzmanlığını, Alex’in ağzından
eksik etmediği küfürlerle, özellikle argo kullanımında özgün hamlelerle gösterir.
Hikâyeyi anlatırken de şirin görünmek için elinden geleni yapar.
”Doğruyu
görür, onaylar ama yanlışı yaparım.”
”Eee
ne olacak şimdi ha?”
Kitapta Pavlov’un köpeğini koşullandırdığı
gibi bir insanın nasıl koşullandığı anlatılmaktadır. Toplumsal düzeni sağlamak
adına dahi olsa bu durumun insan haklarına uygunluğu tartışılır. İradesinin yok
olmasına göz yummak ahlaki açıdan da uygun değildir. Sonuç olarak kendine has
atmosferi, nefret dolu anlatımıyla bir distopya. İyi ki okumuşum. En kısa
zamanda filmini izleyeceğim. Kitabı okuduğunuzda da neden bu kadar çok
okunduğunu ve önerildiğini anlayabiliyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder