11 Mayıs 2018 Cuma

OTOMATİK PORTAKAL



Yazar Adı: Anthony Burgess
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa Sayısı: 168
  “Kötülüğün sebebini bulmaya çalışıyorlar, iyiliğin sebebini aradıkları yok, öyleyse niye tersini merak ediyorlar ki? Madem kimileri iyi insan olmayı seçiyor madem bundan haz alıyorlar, onlara hayatta karışmam, kimse de bana karışmasın…” say:35   Eğitici Danışmanı P.R.Deltoid’le Alex arasındaki diyalogdan alıntı ile başlamak istedim. Sonuçta kitap kurgu da olsa neden olmasın? Kitaptan keyif almanız dileklerimle.

     Otomatik Portakal baskıcı bir yönetimin ve bu yönetime direnen bir sokak çetesinin hikayesidir.
   Anthony Burgess’in 2. Dünya Savaş Londra’sında karısıyla birlikte saldırıya uğrayıp soyulmasından alır köklerini. Yazar bir sonuca varabilmek için toplumsal bir analiz yapar. Ölçüsüz şiddetin sıradanlaşmasının önüne geçmeye çalışır. 1960’larda yazılmıştır.
   Otomatik Portakal, ismini İngiliz argosundaki ”quer as a clockwork orange” deyişinden alıyor. Olabilecek en garip davranışları ve özellikleri barındıran kişiler için kullanılıyormuş.
    Kitap, Alex ve çetesi olarak adlandırdığımız 4 karakteri konu alan bir hikayedir. Eser Alex’in ağzından anlatılmaktadır. Alex 15 yaşında ergen bir genç, iki farklı hayat yaşıyor gibidir. Gündüzleri normal biri gibi okula giderken, akşamları içinde barındırdığı ruh haliyle hırsızlık, gasp, tecavüz, adam yaralama ve en sonunda cinayet gibi suça karışır. Masumları katletmekten çekinmez. Hapse düşer. Kitabın asıl ilgi çeken kısmı da burasıdır. Burada ülkenin başında bulunan siyasi partinin seçimi kazanmak için kullandığı ”Suçluları Yeniden Topluma Kazandırma” projesi “Ludavico Tekniği” ile, Alex bir laboratuvar çalışmasına tabi olur. Bu çalışmanın kobayı olur.
 Ludavico Tekniği: Bir nevi nefret ve iğrenme terapisi. Bu tedavide hastaya bir olayın kötü ve zararlı olduğunu kabul ettirmek için o olayı çağrıştıran şiddet dolu filmler izlettirilir ve fiziksel acılara maruz bırakılır.
    Alex bundan böyle aklından kötülük geçtiği anda kusmakta, acılar içinde kıvranmaktadır. En zoru ise Alex’in taptığı Beethoven’in 9. Senfonisi (Dostluk, kardeşlik ve barış temalıdır) eşliğinde seyrettirilen Nazi soykırım filmlerinin dehşet dolu sahnelerini yaşamasıdır. Alex’in kişiliği kendi istemi dışında değiştirilir. Ve bir kukla olur. Kayıtlara göre iyileşmiştir, salıverilir. Şiddet uyguladığı tüm insanlar bir bir karşısına çıkar. Sadece iyilik yapmakla görevli küçücük bir makinadır. Alex bu kez de Sosyalist olan hükümeti devirmek isteyen kesim tarafından kullanılmak istenir. Alex ölmeyi ister, pencereden atlar. 1 hafta komada yatar. Eski haline yeniden döner. Doktorlar bunu “derin hipnopedya” ile açıklar. Artık yeniden nasıl insan olacağını seçme şansı vardır.
   Seçim özgürlüğü elinden alınan bir insanın hayattan keyif alması ne denli mümkündür? Özgür irade ile seçilen kötülük, organize güçler tarafından kişiye dayatılan deterministik, iyilikten daha mı insancadır? Yazarın aradığı cevap budur.
   Alex (A eki olumsuzluk içermektedir ve lex “kanun” demektir) Klasik müzik dinleyen Alex, yeni dönem müziğini ve gençleri sert eleştirir. Yazar Alex üzerinden ilgisiz aile yapısını; öğretmene benzettikleri adamı dövmeleri, eğitim sistemini; ”Tükeniş Sokağı, Umutsuzluk Caddesi” gibi isimlerle, sokaktaki insan yapısını eleştirir. Yazar, insan doğasının içinde varolan gizli ya da açık şiddetin üzerine yüklenir. İkiyüzlü insan davranışını netleştirir. Dil konusunda uzmanlığını, Alex’in ağzından eksik etmediği küfürlerle, özellikle argo kullanımında özgün hamlelerle gösterir. Hikâyeyi anlatırken de şirin görünmek için elinden geleni yapar.
”Doğruyu görür, onaylar ama yanlışı yaparım.”
”Eee ne olacak şimdi ha?”
   Kitapta Pavlov’un köpeğini koşullandırdığı gibi bir insanın nasıl koşullandığı anlatılmaktadır. Toplumsal düzeni sağlamak adına dahi olsa bu durumun insan haklarına uygunluğu tartışılır. İradesinin yok olmasına göz yummak ahlaki açıdan da uygun değildir. Sonuç olarak kendine has atmosferi, nefret dolu anlatımıyla bir distopya. İyi ki okumuşum. En kısa zamanda filmini izleyeceğim. Kitabı okuduğunuzda da neden bu kadar çok okunduğunu ve önerildiğini anlayabiliyorsunuz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder