Yazar
Adı: Maksim Gorki
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 168
Üçlemenin son kitabıdır. Gorki
gençtir artık. “Ninesi onu yolcu eder:
-Bir daha birbirimizi göremeyiz! Sen yerinde
duramazsın, kurtlu oğlan, uzaklara gidiyorsun, bense öleceğim…”
Gorki sevgili ihtiyarcığından uzaklaşır.
Kazan’a gider. Üniversite öncesi eğitimi tamamlamadığı için üniversiteye kabul
edilmez. Fırıncıda iş bulur. Bir gece sokakta bir sarhoşu evine bırakır. İlk
sersemletici düşünceleri ondan işitir. “İlerleme kendimizi avutmak için
uydurduğumuz bir kavramdır! Hayat akıldışıdır ve anlamdan yoksundur. Kölelik
olmadan ilerleme de olmaz. Çoğunluk azınlığa baş eğmediğinde, insanlık yerinde
durur. Hayatımızı basitleştirmek isterken karmaşıklaştırıyor, işlerimizi
kolaylaştırmak ve azaltmak isterken zorlaştırıyor, çoğaltıyoruz. İnsan ne kadar
az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur; istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça,
özgürlük azalır.” (s.45)
Yakınlarında bulunan öğrenci evindeki yaşamı
gözlemler. Öğrencilere imrenerek bakar. Bu öğrenciler sayesinde siyasal bilinç
edinir. Yavaş yavaş politik faaliyetler içinde kendiliğinden küçük işler yapar.
Polis Gorki’yle bir şekilde ilişki kurar. Gorki durumu idare etmesi için
uyarılır.
”Devlet aygıtı denilen şey; bir yerlerde bir
örümcek oturuyor ve ‘görünmez bir ağ’ın ondan başlayan iplikleri bütün hayatı
sımsıkı sarıyordu. Bu ağın sağlam ipliklerini farklı pek çok yerde hissetmeyi
öğrenmem uzun sürmedi.” (s.66)
Fırın ustası üzerinden kadın erkek
ilişkilerinin ne durumda olduğunu sürekli vurgular. Mahallede buluna genel evi
“avuntu evi” olarak tanımlar. Kafasındaki aşk ilişkisi ile bağdaştıramaz. Hiç
kız arkadaşı olmamıştır. Kendi tipinin çirkin olduğunu düşünerek intihar eder
fakat başarılı olmaz.
Öğrenci evlerinde gerçekleşen toplantılarda
birçok düşünce akımı tartışılmaktadır. Mesela Tolstoycular; şiddete
karşıdırlar, Hümanizme inanırlar.
”Anlamını kavrayamadığım sözcüklerle sarhoş
gibiydim; kurşun gibi yağan korkunç bir sözcük fırtınasında toprak ayağımın
altında sallanıyor ve ben umutsuzluk içinde sürekli, dünyada herhalde benden
daha aptalı daha yeteneksiz birinin daha olamayacağını düşünüyordum.”(s.86)
Gorki Bolşeviklerle belli bir ilişki
içindedir ancak daha çok ilgi ve heves düzeyindedir. ‘Bilinen şey: Coşku hele
neşeyle birlikte yaşanıyorsa insanın gücünü artırır.’
”Önümde açılan hayat, bitmez tükenmez
düşmanlıklar, acımasızlıklar, beş para etmez şeylere sahip olma uğruna verilen
kirli savaşlarla doluydu. Bense yalnızca kitap peşindeydim. Arabacı, kapıcı,
işçi, memur, tüccar gibi bütün insanların, ben ve sevdiğim insanlar gibi
yaşamadıklarını, bizim gittiğimiz yöne gitmediklerini anlamak için sokağa çıkıp
kapı önünde bir saat kadar oturmak yeterdi. Sevdiğim, saydığım, inandığım
insanlar ise kendilerini kuşatan çoğunluk içinde yapayalnız ve yabancıydılar.
Kimseler gerekli değillerdi. Hayat bana baştan sona saçma geliyordu ve ölümüne
sıkıcı. İnsanların sözde acıyıcı ve sevgi dolu olduklarını görüyordum;
gerçekteyse hayatın genel akışına teslim olmuşlardı.” (s.89)
Gorki Rusçada “acı” anlamına gelir. Üçlemede,
Gorki’nin dünyasında inanılmaz duygular keşfediliyor. Kendi hayatı üzerinden
içinde bulunduğu toplumu, 19. yy. Rusya’sının soğuk rüzgarını hissediyorsunuz.
”Benim Üniversitelerim” ismini neden tercih
ettiğini okudukça anlıyorsunuz. Yaşadığı her ortamı, kişileri ve hikayelerini
bir okul olarak değerlendirir. Gorki bir kitap aşığı. Anlatımları kesin akıcı
yalın, didaktik, masum. Öğüt dolu cümleleri var. Tavsiyemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder