Yazar
Adı: Fakir Baykurt
Basım
Yılı: 2007
Yayınevi:
Literatür
Sayfa
Sayısı: 147
Fakir
Baykurt’un, klasik anlatımının tüm olanaklarından yararlanarak, gücü yetene
hatta bitene dek, hasta yatağında yazdığı son romanıdır. O durumdayken okuyucusunu
düşünen bir yazarı okumak gerekir diye düşünürüm. Kardeşliğin ve insanlığın
evrensel olarak ele alındığı bir kitap. Okumak için geç kaldığım bir kitap
oldu, siz geç kalmayın.
Roman,
Mustafa Güzelgöz adlı kütüphanecinin, eşekle köylere kitap taşıması ve
karşısına çıkan engelleri anlatır. Tabi ki hikaye bu kadar basit değil.
Amerikalara kadar uzanan namıyla Türkiye’yi gururlandıran Mustafa amcanın
hikayesi. Gerçek hayattan alınmış bir karakterdir. Üniversitelerde
kütüphanelerin temelini atan kişidir.
“1854
yılında Ürgüp'e hem bir medrese hem bir kitaplık açıldı. Padişahta 817 kitap
bağışladı….Sonra medreseler bütün ülkedeki gibi boş inançlara kör inançlara
battı. Kitaplık ise 1914’de Eğitim Bakanlığına geçti. Ama medrese hala sürüyor.
Özellikle kızları okutmaktan kaçınıyorlar. Oğlan okursa kadı, kız okursa cadı
olur diye bir sözü ataların bir sözü gibi söyleyip kuşaktan kuşağa yayıyorlar. Müderrisler
Osmanlı ordusunun savaşta yenik düşmekten kurtulması için 4444 kez Ayetülkürsi
okunması gerektiğini söylüyorlar.
Ben
1921 doğumluyum, sazı çok seviyordum. Oysa yurdumuzda saz günahtı. Anama
ağlayıp sızladım, kendime bir saz aldırdım. Babam evde gördü, anama “çabuk yak
bunu!” diye bağırdı. Böylece benim saz odun oldu.” s.39
“Fatih’in
ünlü sözünü düşünüyorum. Bir şehir kurmanın olmazsa olmaz 3 yapısı vardır:
Kitaplık, kanalizasyon, hamam.”s.77
“Mustafa
Güzelgöz’ün başarısı öbür insanlara cesaret verdi. Dil Tarih Coğrafya
Fakültesinde kütüphanecilik okuyan gençler, her yıl Ürgüp'e gelip onun
deneyiminden yararlanmak istiyordu.” s.88
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder