Yazar
Adı: Ömer Seyfettin
Basım
Yılı: 2013
Yayınevi:
İlgi Kültür Sanat Yayınları
Sayfa
Sayısı: 123
Türk Edebiyatı, Milli Edebiyat dönemi eserlerine Ömer Seyfettin'le başlıyorum.
Ömer Seyfettin, 1884 Balıkesir Gönen’de
doğdu. Askeri okullarda okudu. 1906 İzmir Jandarma Okulunda öğretmen olarak
atandı. Bu önemlidir zira bu vesileyle fikri ve edebi faaliyetleri takip
edecekti. Yeniden orduya çağrıldı ve Balkan Savaşlarına katıldı. 1 yıllık
esirlik hayatı oldu, bu sürede hep okudu. Yazarlık hayatı için bunlar önemli
tecrübelerdi. 1914’te öğretmenlik görevine döndü ve dergilerde Türkçü
düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1920’de öldü, talihsiz bir cenazesi
oldu.
Milliyetçi Türk Edebiyatının önde gelen
temsilcilerindendir. Hem küçük okurlara hem de yetişkinlere yönelik kısa
öykülerle tanınır. Yazdığı her eserde milliyetçi ve maneviyatçı mesajlar
barındırır. Hem bir hikayeci hem de bir ideologdu. Fikir ve sanat dengesini
hep korumuştur. O yüzden her dönem çocuklar ve gençler tarafından ilgi ve
sevgiyle okunmuştur. Düşünsel ve entelektüel anlamda kalkınmanın yolunun önce
çocuklar ve gençlerden geçtiğini çok iyi bilir.
Bu eseri ise diğer Ömer Seyfettin
klasiklerinden farklıdır. Kısa hikayelerden oluşmaz. Tamamı tek bir hikayedir
“uzun hikaye” şeklinde adlandırılır. Bende tesadüfen halk kütüphanesinde
rastladım. Mükemmel bir hikaye tavsiye ederim.
Kitap, bir gazetecinin yaşadığı dönemde ortaya çıkan
Osmanlıcılık düşüncesine karşı çıkan ve Türk milliyetçiliğini savunan bir ermeni gencin günlüklerinden oluşur. Çünkü genç gazeteci, dini ve hukuksal farklılıkların "Osmanlıcılık" idealinin, büyük bir hayal olduğunu
net bir şekilde görür. (II. Abdülhamit Osmanlıcılığı savunmuştur.Azınlık
isyanlarıyla sarsılan Osmanlı İmparatorluğunu ayakta tutmak, siyasi birliği korumak
adına ortaya atılmıştır.)
Kitap günlük formatında yazılmış bir
eserdir. Genç, öğrenmeye ve gelişmeye istekli bir ermeni gencin Hayıkyan’ın
yaşadıklarını konu alır. Hayıkyan’ın tüm macerasını günlüklerden öğreniriz. Bu
macera fiziksel ya da duyusal değil, fikri ve zihinsel bir maceradır. "Osmanlı
Kaynaşma kulübü"ne üyedir. Tüm Osmanlı vatandaşlarını tek bir hukuk ve kültür
altında birleşip mutlu yaşanacağına; Osmanlılık idealinin tüm ırk, dil ve
dinlerin üstünde yükseleceğine inanmaktadır. Fakat sokaktaki gerçek, halkın
inancı ve tercihleri öyle değildir. Zamanla Hayıkyan’ın gözü açılır, böyle bir
birleşme olmaz.
Bu kulüp, bir gün yeni bir dil arayışı
peşinde koşar, başka bir gün farklı dinlerin birleşiminden oluşan yeni bir
dinin esasları belirlenir. Bu hayali kulüp, Jön Türklerle benzerlik
göstermektedir.
Hayıkyan’ın günlüğü sayesinde; dönemin
buhran ve değişimlerini, psikolojik analiz ve fikirsel tartışmaları keyifli ve
samimi bir dille okuruz. Bu eser hak ettiği değeri ve ilgiyi görmemiş. Osmanlılık,
Türklük ve milliyetçilik kavramları üzerinde çok şey söylüyor. En ilginci
bugünün sorunlarına da değiniyor. Mutlaka okuyun.
””Günlük tutmak lüzumsuz bir iştir.” derdim.
Daha çok gençken öğrendiğim şey ciddi olmaktı. Dersimi okurken, arkadaşlarımla
konuşurken, yolda giderken böbreklerim ağrıyormuş gibi yüzümü ekşitir,
kaşlarımı çatardım. Bu alışkanlığım yüzünden gayet derin, zamanından erken
oluşan çizgiler bıraktı.” s. 22
”Yazmak. Her geçen yıl hafif bir sis tabakası
bırakmış hafızada, manevi bir duman.” s. 110
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder