Yazar
Adı: Dostoyevski
Basım
Yılı: 2010
Yayınevi:
İletişim
Sayfa
Sayısı: 704
1868 yılında yazılan kitap, Dostoyevski’nin
büyük romanlarından biridir. Dostoyevski Rus basınında yer alan bir cinayet
davasından yola çıkarak yazar Budalayı. Hıristiyanlık ve ahlak çağrışımlarıyla
yüklü göndermeleri vardır. Bir tutku romanı olan budala, Dostoyevski’nin
yazdığı ilk büyük aşk romanıdır.
Kitap, Lisa Knapp’ın, Budalanın yazılışı
üzerine ön sözüyle başlar.
Petersburg-Varşova treni hızla Petersburg’a
doğru yol alırken, trenin 3. Mevki vagonlarından birinde, pencere kenarında iki
yolcu karşılıklı otururlar. İkisi de genç, ikisinin de bagajı yok, ikisinin de
ilginç yüz ifadeleri vardır. Prens Mışkin ve Rogojin.
Romanın kahramanı Prens Mışkin sara
hastasıdır. Tedavi gördüğü İsviçre’den dönerken, elinde giysi çıkınından başka
hiçbir şeyi yoktur. Ailesinden son kalan kişiyi Lizaveta Prokovyenna’yı ve
General olan eşini görmek üzere Petersburg’a gider. Yepaçinleri bulur. Burada
Generalin 3 kızı Aglaya, Adelaida ve Aleksandra ile de tanışır. Prens ilginç
kişiliği ile aileyi ve Petersburg’da tanıştığı diğer insanları etkiler. Ve
hikaye böyle devam eder.
Prens Mışkin’in yaşamı kendi iç dünyasını
seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır.
Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mışkin tam bir saflık ve masumiyet içerisindedir. Dostoyevski’nin ifadesiyle hastalık derecesinde dünya
nimetlerinden ve hırslarından kopmuş bir budalalık içersinde yaşamaktadır.
Sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Zekidir. Herkes onu her zaman yadırgar
ama onsuzda edemezler. Kitapta geçen: “ hem soyludur, hem milyoner hem de
budala. Bütün erdemler bir arada” cümlesi prensi tasvir etmektedir.
Kendisi de sara hastası olan Dostoyevski’nin
Prens Mışkin’e kendi kişiliğinden pek çok şey koyduğu söylenir. Prens Mışkin’in
anıları aslında yazarın anılarıdır. Kitapta üstün betimlemeler vardır, o yüzden
büyük klasiklerdendir sanırım.
Büyük usta Dostoyevski der ki; “ Bu devir
sıradan insanın en parlak zamanı. Duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin,
yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.” Kitabın ana
fikrini söyler. O devirle bu devir arasında bir fark yok aslında. Bu dünyada
dürüst olmak budala olmak demektir.
Kitabı okurken bazı yerlerde sıkıldım. Rus
kültürüne hakim olmak, unvanları bilmek gerek. Önceleri kahramanların iç
sesleri ilgimi çekmemişti. Zaman zaman yazarın kitaba girip okuyucuyla
bağlantıya geçmesi, kitapta sohbet havası yaratıyor. Okuyun…
Kitaptan alıntılar:
”Çocuklar insanın ruhunu hafifletir.” s.83
”Hiçbir şeye şaşmamak çok zeki olmanın
işareti derler. Bence aynı ölçüde aptallığında işareti.” s.700
”Söyledikleriniz kalbimdedir. Kalbimin
derinliklerinde! Orası sözlerinizin mezarıdır!” s.564
”Bireysel “sadaka” dedim, insanın doğasını
incitir, kişiliğini aşağılar. Ama örgütlü “sosyal sadaka” ile kişisel özgürlük
iki ayrı kavramdır ve biri ötekini yok etmez.” s.511
”Kuşkusuz bunu bana sorması, çok büyük zeka
sahibi bir insanın kimi zaman son anda işi yazı turaya dökmesi gibi bir şeydi.” s.635
Prens Mışkin’in Nastasya Filpovna’ya duyduğu
tutkulu aşk ve Aglaya Yepaçin’e hissettiği ölümcül sevgi arasında bocalayan
biri. Yazar çifte aşkı çok güzel anlatır. Dostoyevski tanıdığım en büyük
psikolog oldu. Deliliğin sınırlarında dolaşıyor, bence de. Diğer eserlerini de
okuyacağım. Eğer sizde okumadıysanız mutlaka okuyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder