1 Aralık 2018 Cumartesi

BUDALA



Yazar Adı: Dostoyevski
Basım Yılı: 2010
Yayınevi: İletişim
Sayfa Sayısı: 704

   1868 yılında yazılan kitap, Dostoyevski’nin büyük romanlarından biridir. Dostoyevski Rus basınında yer alan bir cinayet davasından yola çıkarak yazar Budalayı. Hıristiyanlık ve ahlak çağrışımlarıyla yüklü göndermeleri vardır. Bir tutku romanı olan budala, Dostoyevski’nin yazdığı ilk büyük aşk romanıdır.


   Kitap, Lisa Knapp’ın, Budalanın yazılışı üzerine ön sözüyle başlar.
   Petersburg-Varşova treni hızla Petersburg’a doğru yol alırken, trenin 3. Mevki vagonlarından birinde, pencere kenarında iki yolcu karşılıklı otururlar. İkisi de genç, ikisinin de bagajı yok, ikisinin de ilginç yüz ifadeleri vardır. Prens Mışkin ve Rogojin.
   Romanın kahramanı Prens Mışkin sara hastasıdır. Tedavi gördüğü İsviçre’den dönerken, elinde giysi çıkınından başka hiçbir şeyi yoktur. Ailesinden son kalan kişiyi Lizaveta Prokovyenna’yı ve General olan eşini görmek üzere Petersburg’a gider. Yepaçinleri bulur. Burada Generalin 3 kızı Aglaya, Adelaida ve Aleksandra ile de tanışır. Prens ilginç kişiliği ile aileyi ve Petersburg’da tanıştığı diğer insanları etkiler. Ve hikaye böyle devam eder.
   Prens Mışkin’in yaşamı kendi iç dünyasını seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mışkin tam bir saflık ve masumiyet içerisindedir. Dostoyevski’nin ifadesiyle hastalık derecesinde dünya nimetlerinden ve hırslarından kopmuş bir budalalık içersinde yaşamaktadır. Sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Zekidir. Herkes onu her zaman yadırgar ama onsuzda edemezler. Kitapta geçen: “ hem soyludur, hem milyoner hem de budala. Bütün erdemler bir arada” cümlesi prensi tasvir etmektedir.
   Kendisi de sara hastası olan Dostoyevski’nin Prens Mışkin’e kendi kişiliğinden pek çok şey koyduğu söylenir. Prens Mışkin’in anıları aslında yazarın anılarıdır. Kitapta üstün betimlemeler vardır, o yüzden büyük klasiklerdendir sanırım.
   Büyük usta Dostoyevski der ki; “ Bu devir sıradan insanın en parlak zamanı. Duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.” Kitabın ana fikrini söyler. O devirle bu devir arasında bir fark yok aslında. Bu dünyada dürüst olmak budala olmak demektir.
  Kitabı okurken bazı yerlerde sıkıldım. Rus kültürüne hakim olmak, unvanları bilmek gerek. Önceleri kahramanların iç sesleri ilgimi çekmemişti. Zaman zaman yazarın kitaba girip okuyucuyla bağlantıya geçmesi, kitapta sohbet havası yaratıyor. Okuyun…
   Kitaptan alıntılar:
  ”Çocuklar insanın ruhunu hafifletir.” s.83
  ”Hiçbir şeye şaşmamak çok zeki olmanın işareti derler. Bence aynı ölçüde aptallığında işareti.” s.700
  ”Söyledikleriniz kalbimdedir. Kalbimin derinliklerinde! Orası sözlerinizin mezarıdır!” s.564
  ”Bireysel “sadaka” dedim, insanın doğasını incitir, kişiliğini aşağılar. Ama örgütlü “sosyal sadaka” ile kişisel özgürlük iki ayrı kavramdır ve biri ötekini yok etmez.” s.511
  ”Kuşkusuz bunu bana sorması, çok büyük zeka sahibi bir insanın kimi zaman son anda işi yazı turaya dökmesi gibi bir şeydi.” s.635
   Prens Mışkin’in Nastasya Filpovna’ya duyduğu tutkulu aşk ve Aglaya Yepaçin’e hissettiği ölümcül sevgi arasında bocalayan biri. Yazar çifte aşkı çok güzel anlatır. Dostoyevski tanıdığım en büyük psikolog oldu. Deliliğin sınırlarında dolaşıyor, bence de. Diğer eserlerini de okuyacağım. Eğer sizde okumadıysanız mutlaka okuyun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder