5 Mart 2022 Cumartesi

YAKALANAN ZAMAN

 Yazar Adı: Marcel Proust

Basım Yılı: 2001

Yayınevi: YKY

Sayfa Sayısı: 355

    Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” attığı, 7. ve son kitap. Zaman zaman zorlansam da beni mest eden bir seri oldu. Okuduğum için mutluyum. Proust’un o büyülü labirentinde kaybolabilmek, o yolculuk hissi, onun zihnine, duygularına eşlik etmeye alışınca kitabın son serisinden ayrılmak istemedim bu da beni epey yavaşlattı. Ihlamur çayına batırılan bir madlenle başlayan uzun bir maceranın sonuna geldiğimi anladığımda,derin bir hüzne kapıldım. Olayları, 1. Dünya Savaşını, sosyete sohbetlerini, aristokratların maceralarını, sınıf ve ırk farklılıklarını, sanatı, zaman kavramını, bellek modelini, abartılmış duygularını, annesini, sevgililerini, çok güzel resmetti.



   Tüm kitap, belleğin geçmişi yeniden kurgulayıcı rolü hakkında bir değerlendirmeyi içerir. Bu da geçmişin artık değişmeyecek biçimde atıl vaziyette durmadığını gösterir. 

Ek bilgi; Proust’un bellek modeli, istemsiz bellek yani geçmişin yaşandığı haliyle sunulmasıdır. İstemsiz belleği kayıp zamanın anahtarı olarak görür. Takvim, saat vs. gibi gereçlerle yapılan cisimleştirmeler ve buna koşut olarak sunulan akşam, gece, ilkbahar gibi sözcüklerle yapılan adlandırmalar; zamanın insan tarafından kavranabilir bir yapıya dönüştürülmesini sağlar. Bu sözcük ve gereçler nitel olanı nicel boyuta taşır. 

DÜZENLENEN ZAMAN: ALIŞKANLIK

“Becerikli ama ağırkanlı olan düzenleyici!” s.14 (1. Kitap)

  Proust, sıradan bir kişiye basit bir obje olarak görünecek bir nesneden veya olağan bir durumdan, belleğin algılayışından yola çıkarak güçlü ve derinlemesine izlenimlerle edebiyat şöleni yaşatıyor, okuyun mutlaka.

“Hafızamda hatta gayri ihtiyari hafızamda bile Albertine’e aşkımdan eser kalmamıştı.” s.9

“Zeki ve gerçekten ciddi, çalışkan kişiler, yaptıkları işin edebiyatını yapan, yücelten insanlardan hazzetmezler.”

“Ama hepimiz gazeteleri aşık kadar kör, gözlerimiz kapalı okuruz. Olayları anlamaya çalışmayız. Baş yazarın tatlı sözlerini metresimizi dinler gibi dinleriz. Mağlup ve mutluyuzdur çünkü kendimizi mağlup değil galip zannederiz.”

“…zafer, iki rakipten acıya, ötekinden 15 dakika fazla katlanmayı bilenindir.”

“…yeryüzünde haz ve ahlaksızlık kadar sınırlı bir şey yoktur.”

“Bu “gençleri” bir bakıma bütün masumiyetleriyle, vasat bir ücret karşılığında, hiç zevk almadıkları başlangıçta muhtemelen tiksindikleri şeyler yapmaya iten neden belli ki kusurlu bir eğitim veya eğitimsizlikle birlikte, en kolay değilse bile en zahmetsiz yoldan para kazanma eğilimiydi..”

“..hastalıklar ölümün gerçekleşmesi için zorunlu bir formalite gibi görünür.”

“Bergetto bana “ hastasınız diye size acımak yanlış olur çünkü zihinsel mutluluğa sahipsiniz.”

“arkadaşlık ise bir yalandan ibarettir, arkadaşlarımız hayatımız boyunca süregelen zararsız bir delilik gereği arkadaştırlar sadece.”

“Beden için sağlıklı olan tek şey mutluluktur, ama zihni güçlendirip geliştiren kederdir.”

“Keder her defasında bize bir yasayı keşfettirmese bile yine de her defasında bizi gerçeğe yaklaştırması, olayları ciddiye almaya zorlaması, alışkanlık, şüphecilik, hafiflik, kayıtsızlık gibi zararlı otları ayıklaması açısından aynı derecede vazgeçilmez olurdu.Gerçi mutluluk ve sağlıkla bağdaşmayan bu gerçek, hayatla da bağdaşmaz.”

“Buğday tanesi yere düşüp ölmezse o yalnız kalır, fakat ölürse çok mahsul verir.”

“..hatıralar, bir yolcunun herhangi bir kentte edindiği geçici arkadaşlara benzer.”

“Hayat hiç durmadan insanlar arasında olaylar arasında yeni bağlar kurar, bu bağları birbiriyle kesiştirir, ikiye katlayıp örgüyü sağlamlaştırır ve sonuçta geçmişimizin en uzak noktasıyla diğer bütün noktalar arasında zengin bir hatıralar örgüsü örerek sonsuz bağlantı imkanları sunar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder