6 Mart 2021 Cumartesi

ÜVERCİNKA

 Yazar Adı: Cemal Süreya

Basım Yılı: 2008

Yayınevi: YKY

Sayfa Sayısı: 52

 

   Cemal Süreya(1931-1990) yazar, şair, çevirmen. Erzincan doğumlu ve Kürt olan şairin, doğduğu coğrafya ve etnik kimliğin kendisinde yarattığı dışlanmışlık hissini şiirlerine yansıtır.(Afrika dahil söylemi). Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden, kaybettiği iddia sonucu adından bir “y” eksilten adam. Süreya’nın poetik çizgisi, şiir dili, duruşu ve temaları renklidir. İlk şiirlerinde geleneksel şiir izleri görülürken, daha sonra tarz sapmalarının yanında, kelime sapmaları ve metinlerarasılığın derin izleri görülür. Şiirlerinde adeta dille oynar, onu evirip çevirir bambaşka bir hale getirir.



 “Üvercinka”yı, güvercin kelimesinden “g” harfini atarak oluşturmuştur. “ka” ise kadın kelimesinin ilk hecesidir. Yaptığı bu değişiklerin dil sosyolojisinde, dil antropolojisinde bir karşılığı var mı? Dil bilimciler ne diyor bilmiyorum. Ben güzel buluyorum. Cemal Dindar'ın Psikanaliz Estetik Metin Çözümlemeleri dersine katılmıştım. "Cemal Süreya Eros ve Yas" konusuydu, epey bilgilendim. Sizinle de paylaşmak istedim. Sanatı oyunda buluşturma kapasitesi çok yüksek, en oyunbaz adamlardan biri Cemal Süreya. Şiirlerine baktığımızda oyun oynamasını görürüz. Anneden hayata geçişte, oyun ve oyuncaklarla geçiş yaparız. Hayat için değerli bir alan orası. O alandaki yanılsamaya katlanabilme becerisidir: bebeği-hayata, kadını-anneliğe hazırlama. Kadın için sağlıklı mazoşizme katlanabilmesi çok önemlidir! 

Uyanıklık(hayat) Uyku(ölüm).

Bebeğin, uyanıklıktan uykuya geçişi bir nesneyle olur. (neyle tutunduğumuz) Mesela; oyuncak ayı, battaniye, şarkı gibi nesneler. Doğanın içinde türler arasında insanın serüveni en çaresiz tür olarak bilinir. İster toplumsal ister bireysel olsun aciz varlıklarız. Yaşama da bu acizlik yokmuş gibi başlıyoruz. Eros meselesi; bebeğin içine doğduğu temel acizliğe karşı, tümgüçlülük.

TÜMGÜÇLÜLÜK: Sınırsız güç, bebeğin ana rahminde yaşantıladığı her şeyi becerebilme, kendine yetebilme duygusu. Bu duygu, doğumdan sonra da sürer; tümgüçlü (omnipotent) yeni doğan dış gerçeğin kendisinden bağımsız olduğunu fark etmeyerek dış dünyayı kendisinin istediği zaman var ettiğini ve istediği zaman da yok ettiğini zanneder. Örnek: bebek üstü örtüldüğünde iklimi ısıttım, meme emdiğinde kadın bana meme veriyor demez, içimde meme var der. Psikanalitik Kuramda , tümgüçlülük kavramı, paranoid-şizoid konumda geçer.

Ayrıca hepimizin bir cenneti var, anne kucağı bir cennet. Bu deneyimle kayıp cennet… Yeniden yeniden üretiyoruz. Hipnotik bağla bağlanıyoruz. Bir yerde otorite oluyoruz. O cennetin içindeyiz. Kimi dua ile kimi devrim güçleriyle o cenneti yeniden yaratması. Anne rahminden ayrılma, göbeğin kesilmesi, meme, babayı tanıma. Bu kastrasyonla tümgüçlülükten ayrışıyoruz. Yetişkinlik dünyasında bir etik geliştirerek, hayatı kurma aşamasına geçiyoruz. Bu tümgüçlülük zulüm edici bir durum. Kastrasyonun temeli de babayla karşılaşma ..

Bütün bunları Cemal hocanın dersinde pekiştirdim ve Cemal Süreya’yı bunları bilmeden anlayamayız. Cemal Süreya, Karacaoğlan, Neşet Ertaş , erken anne kaybı yaşamış insanlar.

Üvercinka, Türk şiirinde görkemli bir parlamadır. Köklü bir yas var, erken anne kaybına vurgu belirtiyor. Anne kaybı bedensel olmak zorunda değil, düşlemsel kayıp da olur. Özellikle ergenlikte olur. Süreya’nın Üvercinka şiiri anneyi çok temsil ediyor. Baba ölünce kültürel babalar ortaya çıkıyor (Yunus Emre, Pir Sultan) Şiirde çok derin fay hatları var…

ÜVERCİNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden

En uzun boynun bu senin dayanmıya ya da umudu kesmemeye

Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız

Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun

Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez

Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor

Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi biliyorsun eksik olma

Yatakta yatmayı bildiğin kadar

Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah daha neler

Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının

Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde

Her telinin içinde ayrı bir kalb çarpıyor

Bütün kara parçaları Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o

Onunla daha bir değere biniyor soluk almak

Sabahları acıktığı için haklı

Günün kazanıp kurtardı diye güzel

Bir çok çiçek adları gibi güzel

En tanınmış kırmızılarla açan

Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü

Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez

Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek

İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar

Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar

Zaten bizi her gün sabahtan akşama kurşuna diziyorlar

Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası

Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki

Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok

Aklıma kadeh tutuşların geliyor

Çiçek pasajında akşam üstleri

Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor

Bütün kara parçalarında Afrika dahil.

1956

 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder