29 Mart 2021 Pazartesi

AMOK KOŞUCUSU

 

Yazar Adı: Stefan Zweig

Basım Yılı: 2013

Yayınevi: Can

Sayfa Sayısı: 333

   Avusturya’lı yazar Stefan Zweig, Nazi baskısını yakından yaşamış ve 2. Dünya Savaşının etkilerine dayanamayarak karısıyla birlikte intihar etmiştir. İntihar, Zweig’in zihnini gençlik yıllarından beri meşgul eden bir kavramdı. Korkularını roman ve öykülerindeki kahramanlarına yaşatıyor. Amok Koşucusu’nda yer alan öykülerin izleği de intihar. İnsanı en güçsüz savunmasız yönleriyle ele alır ve bunu okura hissettirir. Ruhun en derin katmanlarına kadar inen, olağanüstü bir yazardır.

   Kitap, 7 öyküden oluşuyor. Bir Çöküşün Öyküsü, Madalya, Bezginlik, Amok Koşucusu, Ay Işığı Sokağı, Leporella, Leman Gölü Kıyısındaki Olay.

  İlk hikaye; Bir Çöküşün Öyküsünde, Paris prensesinin saplantılı iktidarının saraydan uzağa sürgün edilmesiyle birlikte çöküşünü anlatıyor. Soyluluğunun günden güne azalması, erkeklerin onu artık arzulamaması prensesin gücünü yitirmesini sağlar. Bu sürgün ona çok ağır gelir. Gün geçtikçe gücü azalan prenses intihar etmeye karar verir. 7 Ekim tarihinde öleceğini söyleyerek efsane olarak hatırlanmak ister fakat ölümü 2 günde unutulur.

 Madalya ise, Fransız bir komutanın çaresiz kalmış halleri anlatılır.Askerleri Alman ordusuna esir düşer, komutan ormanda ölmekten beter günler geçirir. Yiyecek aramak için Alman askerin kıyafetini giyer,bir köy bulur, karnını doyurur. Tekrar ormana, ölen askerlerin yanına döner. Şerefli bir şekilde askerlerinin yanına gidip Ölüme terk eder kendini. Bu arada küçük bir Fransız birliği görür, çılgına döner, birliğe doğru koşmaya başlar. Fransız askerleri ise Alman askeri kıyafet üzerinde olan komutanı, kendilerine saldırı olarak görür ve komutanı vururlar. Fransız komutanın Alman zannedilip öldürülmesi çok acıdır.

  LOPERALLA öyküsü ise Baron’a karşı duygu besleyen bir hizmetçinin çıkar yol kalmayınca intihar etmesini anlatıyor. Aşkın, aşırı tutku halinin nasıl bir ruh hastalığına dönüşebileceğini görüyoruz.

   Ay Işığı Sokağı, “Bu sokaklar Hamburg'da da böyledir.... tıpkı büyük ve lüks bulvarlar gibi her yerde birbirine benzerler, çünkü hayatın görkemi de yoksunluğu da aynı biçimdedir. Dürtülerin henüz ilkelce ve dizginsizce dışa vurulduğu, şehvet konusunda düzen bilmeyen bir dünyanın son fantastik kalıntılarıdır, tutkuların karanlık, balta girmemiş ormanıdır, dürtüleriyle hareket eden hayvanlarla doludur bu izbe sokaklar, açıkça sundukları şey onları heyecanlı kılar, gizledikleri şeyse baştan çıkarır. Ne düşler kurabilir insan.”

 Amok Koşucusu esas hikayeydi.Daha önce Psikanalitik çözümlemesine de katıldığım, günlerce etkisinden kurtulamadığım bir analizdi. Amok ritüel bir sendrom. Bizler içinde sonumuz Amok koşucusu!! Doktoru anlatmak için iyi bir fırsat veriyor kitap. Başlangıçta Psikanalitik bir sahne kuruyor yazar. Felsefi ya da sosyolojik çözümlemelerde yapılabilir fakat ben Psikanalitik çözümleme aktaracağım. Hikaye bir gemi yolculuğu ile başlar ve feed back tekniğiyle doktoru tanırız. Küçük bir kasabada doktorluk yaptığı esnada bir kadın onunla konuşmaya gelir ve Amok orda başlar. Bu yüzleşme çok sarsıcı, içimizdeki yıkıcılıkla karşılaşmak. Vicdani yükümlülük, gururuna yenik düşmek, pişmanlığın pençesi. Öidipal sahne yineleniyor. Dr un hayatına giren kadınlar, ilk nesnesi annesini çağrıştırıyor. Dominant, kibirli ve küstah kadın. Yaşamın ilk döneminde annesine karşı hissettiği… ilkel dönüş mekanizmaları, dr un içsel annesini çağrıştırıyor. Bu yapı, iyi annesini içine yerleştiremediğini gösterir. Bu kadınlar anne ikamesi yerine gelmiş. Dr dan kürtaj yapmasını isteyen bu kadının kendinden emin tavrı, onda sarsılma yaşatıyor. Saldırgan gibi algılıyor, sadistik saldırı, s.19 da bunu çok güzel ifade ediyor. Paranoid şizoid davranışlarda gösterecek. Acaba neler oluyor? Amok koşusu başlıyor. Preödipal yaralarını sarsmış. Yardım ederek itibarını inşa etmek, iyi nesnesini tekrar kazanmak için Amok başlıyor. Narsistik benliği için oldukça koruyucu.

  Aynı hikayede iki farklı söylem var. Zweig bu konuda çok başarılı. Bir anlatıcı var, öykünün sonunda gazete haberlerinden yada günlük olaylardan bahsediyor.

   Mutlaka okuyun. Kurgu efsane, betimlemeler öyle. Yazar söylemek istediği şeyi bir çırpıda söyler, yumruk yemiş gibi olursunuz. Şimdiden iyi okumalar…

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder