24 Ocak 2020 Cuma

KENDİNİ ARAYAN İNSAN



Yazar Adı: Rollo May
Basım Yılı: 2019
Yayınevi: Okuyan Us
Sayfa Sayısı: 264

Rollo May; kitapları, konuları günümüz insanına hitap eden, boş umut vaat etmeyen, bilimsel ve deneysel çalışmaları felsefe ile buluşturmuş çok değerli bir yazardır. Okuyucuyu yatıştırmak yerine aksine rahatsız ediyor. Zihin açan, dopdolu bir kitap. Yazar kitapta, özgürlük, sorumluluk, cesaret, endişe, benlik,nefret ve kırgınlık, beden ve hisler, din (bir güç kaynağımı yoksa zayıflık mı?), bilinç, sevgi, gerçekler, zaman, öz farkındalık ve belki de en önemlisi içsel bütünlük kavramlarını irdelemiştir. Ve bizim için en önemli şeyi gösteriyor, harekete geçmek. Hayallerimiz ve duygularımızla beraber, içsel özgürlüğümüze yürümeyi anlatıyor. Ayrıca birçok ünlü düşünürün de kavramlarla ilgili düşüncelerini paylaşıyor. Varoluş sıkıntısı çeken herkesin okumasını tavsiye ediyorum.



Yola çıkmak kaygıyı çoğaltmaktadır; yola çıkmamak ise kendini kaybetmektir.
                                                                                    Kierkegaard
Kendinizi kötü sevmeniz yalnızlığınızı zindan eder.
                                                                                      Nietzsche
 Endişe çağında… Böylesine parçalanmış bir dünyada içsel bütünlük nasıl sağlanabilir?
Günümüz insanının en büyük sorunları nelerdir?
“Boşluk duygusu…bunu söylerken insanların yalnızca ne istediklerinin bilmemelerini değil, ne hissettiklerine dair de hiç bir fikirleri olmayışını kastediyorum.” s.18
“19. yüzyılda… akıl, psikolojik olarak “duygu” ve “irade” den ayrıldı.” s.50
“Hastalığımızın kökenlerinden bir diğeri de insanoğlunun değer ve saygınlığına dair hislerimizi yitirmemizdir.” s.56
 Mizah kişinin benliğini nesnel dünyada hareket eden bir özne olarak kavramasıyla birlikte ortaya çıkar.
Toplumumuzda mizah ve gülmeye hakim tutumlar nelerdir? Buna dair en çarpıcı gerçek, gülmenin ticari mala dönüşmesidir.” s.60-61
“Birçok insan davranışlarının değerini, davranışın kendisiyle değil de bu davranışın nasıl kabul gördüğü ile ölçüyor. Pasif olan alıcı kendisine yöneltilen şeyi başarılı ya da başarısız kılacak güce sahip… Dolayısıyla bizde hayatta birey olarak yaşayıp davranmaktansa oyuncu olma eğilimine kapılıyoruz. Örneğin,; erkek cinsel ilişkiye girerken, kadına “lütfen doyuma ulaş” diye yakarmasından farksız. Ve kişisel ilişkilerde bu davranışın nasıl geri teptiğini örneklemek için; salt kadını doyuma ulaştırmakla ilgilenen erkeğin kendini tam anlamıyla ilişkiye vermediğini ve bu durumun çoğu zaman kadının tam manasıyla doyuma ulaşmasına engel olduğunu eklemeliyiz. Hangi kadın tutkunun gerçekliğinin yerine onu koymayı seçer? Tavırların özünde değerin davranışla değil de pasiflikle orantılı olması yatar.” s.60
“Arzulayıp da eyleyemeyen hastalık üretir.”
                                                              William Blake
“Kendini güçsüz hisseden kimse zorbalaşır, daha da güçsüz olanlarsa kabadayılaşır….faşizm boş ve endişeli ve çaresiz olduğundan megalomanca vaatlere sıkı sıkıya sarılan insanlarda ortaya çıkar. s.94
“yitirilen değer hissini en kısa yoldan ikame etmenin yöntemi kendi kendimizi suçlamaktır.” s.95
“Öz saygının yerini kendi kendini suçlamanın alması bireye kendi yalnızlık, değersizlik sorunlarıyla açık, dürüst bir şekilde yüzleşmekten kaçınmak için bir yöntem sunar.” s. 96
“tutsak olduğunu fark ettiğinde içinde yükselen nefrettir.” s.142
“Özgürlük isyan değildir. İsyan özgürlüğe uzanan ara bölgedir.” s. 147
“Özgürlüğün olumsuz biçimleri özgürlüğü hak elde etmekle karıştırıyor ve özgürlüğün asla sorumluluğun tersi anlamına gelmediği gerçeğini görmezden geliyor… yapılan diğer bir hata da özgürlüğü plansızlıkla karıştırmamaktır.” s.150
“Kişi nevrotik bir stratejiyi, bir bağımlılığı bir alışkanlığı öldürmeyi seçebilir ve sonrasında daha özgür bir insan olarak yaşamayı seçebileceğini görebilir…uğrunda intihar etmeyi bile düşündüğün sözde sevginin aslında gerçekte sevgi değil de sevdiğini düşündüğü adamı etkisi altına alma arzusuyla dengelenen bir tür parazit duygu olduğunu görebilirdi.” s.164
“…dinin, kişiyi kendi onuru ve değeri bağlamında güçlendirdiği, hayattaki değerlerini olumlaması için ona güven duygusu verdiği ve kendi etik farkındalığı, özgürlüğü ve kişisel sorumluluğunu kullanıp geliştirmesine yardımcı olduğu müddetçe yapıcı bir kavram olduğudur. ….Burada asıl irdelenmesi gereken soru bu inanç yahut dua uygulamalarının kişiyi kendi özgürlüğünden ve “birey” olmaktan ne kadar uzaklaştırdığı, yahut kendi sorumluluklarıyla etik gücünü kullanması yönünde ne denli güçlendirdiğidir.” s.195
“Cesaret, her dönemde insanoğlunun bebeklikten kişiliğini kazanmanın olgunluğuna uzanan zorlu yolu kat edebilmesi için gereken en temel erdem olmuştur. Fakat endişe ve sürü ahlakıyla…” s.213
“Cesaret kişinin haysiyetiyle öz güveninden kaynaklanır ve kendini küçük gören kişiler cesur değildir. Başkalarının sürekli “çok iyi biri, çok zeki ve çok güzel” demesine ihtiyaç duyanlar, kendilerini sevdikleri için değil, güzel yüz, zeki beyin, kibar davranışlar ebeveyn onayını almalarını sağladığı için böyle davranırlar. Bu kişide kendi benliğine karşı bir küçümseme duygusu uyandırır…” s.224
“…övülmek ve beğenilmek için duyulan kompulsif  ihtiyaç kişinin cesaretini baltalar, bu durumda kişi mücadeleye kendisinin değil bir başkasının görüşü için devam eder.” s.224

Hata korkaklıktır.
                       Nietzsche

“… gerçeği görmememizin nedeni… yeterince cesur olmamamızdır.” s. 235
“Her şeyi silik görmemize neden olan şey benlik değildir; daha ziyade nevrotik ihtiyaçlar, baskılar ve çatışmalardır.” s.240
“Zamanla yapıcı bir ilişki kurabilmek için öncelikle şimdiki zamanın gerçekliği içinde yaşamayı öğrenmek gerekir.” s.253


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder