25 Ekim 2019 Cuma

VADİDEKİ ZAMBAK



Yazar Adı: Honore de Balzac
Basım Yılı: 2013
Yayınevi: İlya
Sayfa Sayısı: 353

   Fransız yazar Balzac, (1799-1850) hayatı hep merak edilen bir yazar olmuştur. Fakir bir hayat yaşamış, ailesinden sevgi görmemiş, kendinden büyük bir kadınlar yaşamış. Vadideki Zambak romanında kendi hayatından esinlendiği söylenir. İlk kez 1936’da yayınlanan başyapıtlarından biridir. Kitapta; felsefe, din, doğa, psikoloji, sosyoloji, tarih, romantik pasajlar büyük oranda işlenmiştir.


   Romanın çoğunluğu Fransa’nın Touraine eyaletinde bir vadide geçer. Başkarakter Felix’in, Kontes Natalie’ye yazdığı mektupla başlar. Ve Natalie’nin Felix’e yazdığı mektupla biter. Bu kadın kimdir anlaşılmıyor. Hatta bu kadını tamamen unutarak okuyorsunuz. Felix, ailenin en küçük çocuğu, annesi ve kardeşleri tarafından sevilmiyor. Yatılı okullarda parasızlıkla yetişmiş biridir. Lise yıllarında Paris’te siyasi ortam karışınca ailesi onu kasabaya geri çağırıyor. Kasabada katıldığı bir baloda çok güzel bulduğu bir kadının omzunu öper ve karşılıksız aşka tutulur. Madamme Henriette Mortsauf evlidir ve 2 çocuk annesidir. Felix dayanamaz aşkını Henriette itiraf eder. İmkansız aşk ve ızdırap başlar.1817 yılları, Felix kral XVIII. Louis’in sarayında gizli göreve atanır. Orada Leydi Dudley’le tanışır. Ve iki kadın arasında kalır…
”Bir melekle bir şeytanı aynı zamanda seviyordum; biri kendi kusurlarımızda dolayı kızıp kötülediğimiz bütün erdemlerle; öbürü bencilliğimizden dolayı küçümsemek istediğimiz bütün fenalıklarla bezenmiş iki kadın… her ikisinde de benden yoksun kalınca yaşayamayacağını düşününce göğsüm gururla kabarır.” s.293
Kitap, başlangıçta ağır ilerliyor, oldukça çok tasvire yer verilmiş.     Olaydan daha çok hisler anlatılmış. Henriette’nin aşkı ve hissettikleri şahane bir şey. Fakat beni rahatsız eden; Henriette’nin uğruna ölecek kadar çok sevdiği erkeğe yazdığı mektupta, kızı ile evlenmesini istemesi…!
“Sessizlik anlarında sende beliren o enfes sevilen kadın öfkesi neden? Yoksa bağışlanmak için benim sırlarımın öğrenilmesini gerekli kılan sırların mı var senin de?” s.7
“Madde dünyasında olduğu gibi ruhsal dünyada da bir takım elektrik akımları, ısı değişimleri mi var yoksa?” s.36
“Kadının kocasına bağlılığının sembolü olan altın halkayla bağlı olduğu o ağır zinciri hiçbir kuvvet kıramaz.” s.84
“Şimdi benim sevgili Henriette’m…. büyük bir heyecanla dua ediyordu; inanç, bir derinlik bir secdeye kapanmışlık, bir dinsel heykel duruşu veriyordu ona; içime işledi bu.” s.97
“Birkaç mısrasına bakarak Sadi’yi nasıl anlıyorsanız, bir çiçek demeti aracılığıyla ruhlarımız arasında meydana gelen haberleşmeyi de öyle anlayacaksınız.” s.118
“Bir anne değil de bir üvey anne olan toplum, daha çok kendi gururunu okşayan çocukları sever.” s.163
“Ahlakın da dereleri vardır ve bu derelere düşen bazı kimseler kendilerini boğan balçığı soylu insanların üstüne sıçratmak için didinirler.” s.168
“Asilin yükü ağırdır.” s.169
“Ama insanlardan şikayet edenlerle ve dünyada hep nankörlerle karşılaştıklarını söyleyenlere benzemeyin. Kendi kendini heykelleştirmek bu?” s.169
”Benliğinde iki ayrı kadın: Biri zincire vurulmuş kadın (ki bütün sertliklerine rağmen beni büyülüyor.)
Öbürü serbest kadın (ki tatlılığı aşkını ölümsüzleştiriyor.)” s.223
 “Bir kadın toplumun kendisine izin verdiği duyguların dışında bir duyguya kapılınca bu duygu ne kadar dayanılmaz olursa, o kadın, onu kalbinde boğmak, kendini kocasına ve çocuklarına feda etmekle o oranda erdemli bir kadın olacaktır.” s.266
“Bazen isteklerimizin konserine uygulanmış bir müziğin ustalıklı makam değiştirmeleri…” s.287
“Başkalarının mutluluğu artık mutlu olmayacak kimselerin sevincidir.” s.331
“İnsan düşüncelerine hakim olamaz. Ama düşünceleri acılar arasında hapsetmek, zararsız hale getirmek mümkündür. “ s.337


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder