17 Ekim 2019 Perşembe

GECENİN SONUNA YOLCULUK



Yazar Adı: Louis-Ferdinand Celine
Basım Yılı: 2019
Yayınevi: YKY
Sayfa Sayısı:573

    L.F. Celine, Fransız romancı (1894- 1961) orta halli bir aileden gelmekteydi. 1912’de orduya katıldı. I. Dünya Savaşında cephede ağır yaralandı. Daha sonra casuslukla görevlendirilerek İngiltere’ye gönderildi. Bir süre Afrika’da tıbbi araştırmalarda bulundu. Fransa’ya döndüğünde tıp okudu. Paris’in yoksul bir mahallesinde doktor olarak çalıştı. Sosyalizme yakınlık duyarak 1935’te SSCB’ye gitti. “Bir Katliam Etrafında Ivır Zıvır Şeyler” adlı kitabındaki Yahudi aleyhtarı görüşleri yüzünden suçlandı. Danimarka’ya kaçtı. Bir süre hapiste yattı. 1951’de Fransa’ya döndü.


  Celine, 1932’de yayınlanan ve Renaudat ödülünü alan Gecenin Sonuna Yolculuk adlı kitabıyla ünlendi. Savaş yıllarındaki ve Afrika'daki izlenimlerini yansıtan bu roman, dilin kalıplarını kırarak, sokağın sesini duyurup, dilini, argosunu edebiyata katarak metinlerini yoğurdu. “Anti burjuva bir dil” yarattı. 
“Alışılmadık sıklıkta ünlemle soru işareti saçıyormuşum, sağa sola bol miktarda üç noktayla havalandırıyormuşum yazılarımı, virgülle “ve” edatlarını da olmayacak yerlerde kullanıp kazara kucağımdan düşürmüş gibi serpiştiriyormuşum bambaşka bir mantıkla ama katiyen normal yazı dili kurallarının emrettiği yerlere değil!” s.559
 Alışılagelmişin dışındaki biçimiyle yaygın roman ölçütlerini zorlamıştır.
  Kitabı özel kılan hikayenin akışı değil doğrudan hayatın kendisi. Umudun ve aşkın dışında insana dair her şey var. Romanın kahramanı Ferdinand Bardamu; kayıtsız, insanların kalıplaştırmaya çalıştığı tüm değerlerden yoksun, nihilist, sefaletin içinde birisidir. Doktorluk bile onu sefaletten kurtaramıyor. Doktorluk mesleği sayesinde insanların derinliğine, çöplüğüne, tüm kirlerine daha fazla tanık oluyor. Kitabın diğer bir özel yanı ise Ferdinand Bardamu’nun hayatın içindeki duruşu, gözlemleri, yorumları, düşünceleri… İtici bir karakter olsa da okudukça sizde Bardemu’ya dönüşüyorsunuz.
“Savaşı ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum. Ben  savaş var diye üzülmüyorum… Ben kaderime razı olmuyorum… Ben bu konuda sızlanıp durmuyorum… Onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum.” s.84
“Savaş kimilerini yakmış kimilerinin içini ısıtmıştı, nasıl ki ateş bazen işkence eder bazen de ihya, bu içinde mi önünde mi olduğuna göre değişir. Kendi yağıyla kavrulmasını bilmek gerek o kadar.” s.245
“Bana böyle çok sevecen öğütler veriyordu, mutlu olmamı istiyordu. İlk kez bir insanoğlu benimle ilgileniyordu tabiri caizse içerden diyeceğim, bencilliğimle ilgileniyordu ve tüm diğerleri gibi durduğu yerde beni yargılamak yerine kendini benim yerime koyuyordu.” s.258
“İnsan gözden düşmek istediğinde halka iner.” s.304
“İnsan bir yerde takılıp kaldıkça nesneler ve insanlar iyice yozlaşıyorlar, çürüyorlar ve sırf sizin hatırınıza leş gibi kokmaya başlıyorlar.” s.307
“O da namussuzun dik alasıdır zaten ezelden beri ötekinden bile daha içten pazarlıklıydı ama artık o iğrenç ruhunun derinliklerindeki çirkefi tümüyle ortaya çıkarmayı başardı.” s.359
“Duygum sanki yalnızca tatillerde gidilen bir ev gibiydi. Doğru dürüst dayalı döşeli dahi değil. Kaldı ki can çekişenlerin istekleri bitmez. Can çekişmek yetmiyor. Geberirken bir yandan da tadını çıkarmak isterler, yaşamın en alt kademesinde, damarlar üre dolmuşken bile, son hıçkırıklarla hala ille de doyuma ulaşmak gerek.” s.547



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder