Yazar
Adı: Louis-Ferdinand Celine
Basım
Yılı: 2019
Yayınevi:
YKY
Sayfa
Sayısı:573
L.F. Celine, Fransız romancı (1894-
1961) orta halli bir aileden gelmekteydi. 1912’de orduya katıldı. I. Dünya
Savaşında cephede ağır yaralandı. Daha sonra casuslukla görevlendirilerek
İngiltere’ye gönderildi. Bir süre Afrika’da tıbbi araştırmalarda bulundu.
Fransa’ya döndüğünde tıp okudu. Paris’in yoksul bir mahallesinde doktor olarak
çalıştı. Sosyalizme yakınlık duyarak 1935’te SSCB’ye gitti. “Bir Katliam
Etrafında Ivır Zıvır Şeyler” adlı kitabındaki Yahudi aleyhtarı görüşleri
yüzünden suçlandı. Danimarka’ya kaçtı. Bir süre hapiste yattı. 1951’de Fransa’ya döndü.
Celine,
1932’de yayınlanan ve Renaudat ödülünü alan Gecenin Sonuna Yolculuk adlı
kitabıyla ünlendi. Savaş yıllarındaki ve Afrika'daki izlenimlerini yansıtan bu
roman, dilin kalıplarını kırarak, sokağın sesini duyurup, dilini, argosunu
edebiyata katarak metinlerini yoğurdu. “Anti burjuva bir dil” yarattı.
“Alışılmadık sıklıkta ünlemle soru işareti saçıyormuşum, sağa sola bol miktarda
üç noktayla havalandırıyormuşum yazılarımı, virgülle “ve” edatlarını da
olmayacak yerlerde kullanıp kazara kucağımdan düşürmüş gibi serpiştiriyormuşum
bambaşka bir mantıkla ama katiyen normal yazı dili kurallarının emrettiği
yerlere değil!” s.559
Alışılagelmişin
dışındaki biçimiyle yaygın roman ölçütlerini zorlamıştır.
Kitabı
özel kılan hikayenin akışı değil doğrudan hayatın kendisi. Umudun ve aşkın
dışında insana dair her şey var. Romanın kahramanı Ferdinand Bardamu; kayıtsız,
insanların kalıplaştırmaya çalıştığı tüm değerlerden yoksun, nihilist,
sefaletin içinde birisidir. Doktorluk bile onu sefaletten kurtaramıyor. Doktorluk
mesleği sayesinde insanların derinliğine, çöplüğüne, tüm kirlerine daha fazla
tanık oluyor. Kitabın diğer bir özel yanı ise Ferdinand Bardamu’nun hayatın
içindeki duruşu, gözlemleri, yorumları, düşünceleri… İtici bir karakter olsa da
okudukça sizde Bardemu’ya dönüşüyorsunuz.
“Savaşı
ve içinde ne varsa hepsini reddediyorum. Ben
savaş var diye üzülmüyorum… Ben kaderime razı olmuyorum… Ben bu konuda
sızlanıp durmuyorum… Onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla
birlikte, onlarla, onunla hiçbir alışverişim olsun istemiyorum.” s.84
“Savaş
kimilerini yakmış kimilerinin içini ısıtmıştı, nasıl ki ateş bazen işkence eder
bazen de ihya, bu içinde mi önünde mi olduğuna göre değişir. Kendi yağıyla
kavrulmasını bilmek gerek o kadar.” s.245
“Bana
böyle çok sevecen öğütler veriyordu, mutlu olmamı istiyordu. İlk kez bir
insanoğlu benimle ilgileniyordu tabiri caizse içerden diyeceğim, bencilliğimle
ilgileniyordu ve tüm diğerleri gibi durduğu yerde beni yargılamak yerine
kendini benim yerime koyuyordu.” s.258
“İnsan
gözden düşmek istediğinde halka iner.” s.304
“İnsan
bir yerde takılıp kaldıkça nesneler ve insanlar iyice yozlaşıyorlar, çürüyorlar
ve sırf sizin hatırınıza leş gibi kokmaya başlıyorlar.” s.307
“O
da namussuzun dik alasıdır zaten ezelden beri ötekinden bile daha içten
pazarlıklıydı ama artık o iğrenç ruhunun derinliklerindeki çirkefi tümüyle
ortaya çıkarmayı başardı.” s.359
“Duygum
sanki yalnızca tatillerde gidilen bir ev gibiydi. Doğru dürüst dayalı döşeli
dahi değil. Kaldı ki can çekişenlerin istekleri bitmez. Can çekişmek yetmiyor.
Geberirken bir yandan da tadını çıkarmak isterler, yaşamın en alt kademesinde,
damarlar üre dolmuşken bile, son hıçkırıklarla hala ille de doyuma ulaşmak
gerek.” s.547
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder