Yazar
Adı: Honore de Balzac
Basım
Yılı: 2013
Yayınevi:
İlya
Sayfa
Sayısı: 353
Fransız
yazar Balzac, (1799-1850) hayatı hep merak edilen bir yazar olmuştur. Fakir bir
hayat yaşamış, ailesinden sevgi görmemiş, kendinden büyük bir kadınlar yaşamış.
Vadideki Zambak romanında kendi hayatından esinlendiği söylenir. İlk kez
1936’da yayınlanan başyapıtlarından biridir. Kitapta; felsefe, din, doğa,
psikoloji, sosyoloji, tarih, romantik pasajlar büyük oranda işlenmiştir.
Romanın
çoğunluğu Fransa’nın Touraine eyaletinde bir vadide geçer. Başkarakter
Felix’in, Kontes Natalie’ye yazdığı mektupla başlar. Ve Natalie’nin Felix’e
yazdığı mektupla biter. Bu kadın kimdir anlaşılmıyor. Hatta bu kadını tamamen
unutarak okuyorsunuz. Felix, ailenin en küçük çocuğu, annesi ve kardeşleri
tarafından sevilmiyor. Yatılı okullarda parasızlıkla yetişmiş biridir. Lise
yıllarında Paris’te siyasi ortam karışınca ailesi onu kasabaya geri çağırıyor.
Kasabada katıldığı bir baloda çok güzel bulduğu bir kadının omzunu öper ve karşılıksız
aşka tutulur. Madamme Henriette Mortsauf evlidir ve 2 çocuk annesidir. Felix
dayanamaz aşkını Henriette itiraf eder. İmkansız aşk ve ızdırap başlar.1817
yılları, Felix kral XVIII. Louis’in sarayında gizli göreve atanır. Orada Leydi
Dudley’le tanışır. Ve iki kadın arasında kalır…
”Bir melekle bir şeytanı aynı
zamanda seviyordum; biri kendi kusurlarımızda dolayı kızıp kötülediğimiz bütün
erdemlerle; öbürü bencilliğimizden dolayı küçümsemek istediğimiz bütün
fenalıklarla bezenmiş iki kadın… her ikisinde de benden yoksun kalınca
yaşayamayacağını düşününce göğsüm gururla kabarır.” s.293
Kitap,
başlangıçta ağır ilerliyor, oldukça çok tasvire yer verilmiş. Olaydan daha çok
hisler anlatılmış. Henriette’nin aşkı ve hissettikleri şahane bir şey. Fakat
beni rahatsız eden; Henriette’nin uğruna ölecek kadar çok sevdiği erkeğe
yazdığı mektupta, kızı ile evlenmesini istemesi…!
“Sessizlik
anlarında sende beliren o enfes sevilen kadın öfkesi neden? Yoksa bağışlanmak
için benim sırlarımın öğrenilmesini gerekli kılan sırların mı var senin de?”
s.7
“Madde
dünyasında olduğu gibi ruhsal dünyada da bir takım elektrik akımları, ısı
değişimleri mi var yoksa?” s.36
“Kadının
kocasına bağlılığının sembolü olan altın halkayla bağlı olduğu o ağır zinciri
hiçbir kuvvet kıramaz.” s.84
“Şimdi
benim sevgili Henriette’m…. büyük bir heyecanla dua ediyordu; inanç, bir
derinlik bir secdeye kapanmışlık, bir dinsel heykel duruşu veriyordu ona; içime
işledi bu.” s.97
“Birkaç
mısrasına bakarak Sadi’yi nasıl anlıyorsanız, bir çiçek demeti aracılığıyla
ruhlarımız arasında meydana gelen haberleşmeyi de öyle anlayacaksınız.” s.118
“Bir
anne değil de bir üvey anne olan toplum, daha çok kendi gururunu okşayan
çocukları sever.” s.163
“Ahlakın
da dereleri vardır ve bu derelere düşen bazı kimseler kendilerini boğan balçığı
soylu insanların üstüne sıçratmak için didinirler.” s.168
“Asilin
yükü ağırdır.” s.169
“Ama
insanlardan şikayet edenlerle ve dünyada hep nankörlerle karşılaştıklarını
söyleyenlere benzemeyin. Kendi kendini heykelleştirmek bu?” s.169
”Benliğinde
iki ayrı kadın: Biri zincire vurulmuş kadın (ki bütün sertliklerine rağmen beni
büyülüyor.)
Öbürü
serbest kadın (ki tatlılığı aşkını ölümsüzleştiriyor.)” s.223
“Bir kadın toplumun kendisine izin verdiği
duyguların dışında bir duyguya kapılınca bu duygu ne kadar dayanılmaz olursa, o
kadın, onu kalbinde boğmak, kendini kocasına ve çocuklarına feda etmekle o
oranda erdemli bir kadın olacaktır.” s.266
“Bazen
isteklerimizin konserine uygulanmış bir müziğin ustalıklı makam
değiştirmeleri…” s.287
“Başkalarının
mutluluğu artık mutlu olmayacak kimselerin sevincidir.” s.331
“İnsan
düşüncelerine hakim olamaz. Ama düşünceleri acılar arasında hapsetmek, zararsız
hale getirmek mümkündür. “ s.337