19 Mart 2019 Salı

DUDAKTAN KALBE



Yazar Adı: Reşat Nuri Güntekin
Basım Yılı: 2013
Yayınevi: İnkılap
Sayfa Sayısı: 399

   Reşat Nuri Güntekin, 1889’da İstanbul’da doğdu. İstanbul’da Saint Joseph Lisesinde eğitim gördü. Eğitiminden sonra çeşitli şehirlerde Fransızca ve Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. 1.Dünya Savaşının sonlarına doğru yazarlık yapmaya başladı.


   Dudaktan Kalbe, Reşat Nuri'nin ilk dönem romanlarındandır. 1924 yılında basılmıştır. Bir aşk romanıdır. Sıkıntılar içinde geçen bir dönemin ardından yakaladığı şöhret ile kadınlara ve aşka bakışı değişen Hüseyin Kenan'ın öyküsünü anlatır. 3 bölümden oluşan romanın, ilk bölümü Kenan'ın çocukluk dönemini, ikinci bölüm; Kenan’dan çok Lamia'nın yaşadıklarını, Kütahya’ya dayısının yanına gönderilişini ve orada başına gelen olayları anlatır. Üçüncü bölüm ise, Kenan'ın günlük şeklinde yazdığı alt bölümlerden oluşur.
   Roman, Kenan'ın annesinin, ailesinin bütün baskılarına rağmen serseri bir adam olan Nail’le evlenmesi ile başlar. Kenan, çevresindeki çocuklardan farklı bir karaktere sahiptir. Zaman ilerler, Kenan'ın babası hapse düşer ve geçim sıkıntıları başlar. Annesi ailesinden yardım ister. Dayısı Saip Paşa onları yanına alır. Fakat Kenan'ı hep hor görür. Hatta zaman zaman hırsızlıkla suçlar. Bu süre zarfında Kenan keman dersleri alır. Dayısı bu duruma da mani olmaya çalışır. Ama ondaki istek ve şevk onun geleceğin en başarılı virtüözü yapacaktır. Kenan, İstanbul'a mühendis mektebine gönderilir. Zamanla Kenan annesinin dükkanını satar ve Avrupa’ya gider. Uzun bir süre geçer ve Kenan dünyanın en saygın kemanisti olarak döner. Dayısı artık onunla iftihar eder ve İzmir'e yanına çağırır. Mısır prensesi Paşa kızı Cavidan’la tanışır. Nişanlanırlar. Kenan bu durumdan hem memnun hem de rahatsızdır. Komşularının yeğeni küçük kız Lamia’yı tanır. İleride bütün kalbiyle bağlanacağı kıza o zamanlarda sadece acır. Lamia musiki meraklısı, her denileni koşulsuz kabul eden munis güzel bir kızdır. Çillerinden dolayı “kınalı Yapıncak” adını takmışlardır. O da çapkın Kenan'a aşık olur. Bu aşkın meyvesi bir çocuk olmuştur. Fakat Lamia’dan başka kimse, bu çocuğun kimden olduğunu bilmemektedir. Lamia bu ayıbından dolayı Kütahya’ya dayısının yanına gönderilir ve çok sıkıntılar yaşar. Kenan’la Cavidan’da evlenmiştir. Yıllar geçer kader onları bir gün karşılaştırır. Kenan kınalı yapıncağını unutmamıştır. Lamia ise artık eskisi gibi değildir. Tek tutunacağı dal çocuğu Mebrure vardır. Aşkın hazin sonuyla roman biter.
”Sevda şimdi kalbimden dudaklarıma çıktı. O artık birini ötekinin unutturduğu buselerle bir nağme, bir tebessüm gibi yalnız dudaklarımda yaşayacak mamafih belki mesut olmak içinde asıl çare budur. Sevdayı dudaklardan öteye bırakmamak zehir gibi kalbe inmesine meydan vermemek.” s.65
”Sevdayı size ne fena öğretiyorlar? Biz birbirimizi seviyoruz sanma Kınalı Yapıncak… Ben senin için güzel bir keman sesinden başka bir şey değilim.” s.140
”Kolayca teselli edilecek bir dert insanı böyle ağlatmaz.” s.178
”Ümitsiz sevdasının yadigarlarıyla, kırık kalbinin parçalarıyla kendisine hazin teselliler icat etmişti. Tıpkı kırılmış oyuncaklarının parçalarıyla avunan çocuklar gibi.” s.185
”Seni tekrar gördüğümde bana yabancı gibi bakmayacaksın, bu büyük sevdaya artık “dudaklarımızın ve gönlümüzün biraz ince bir eğlencesi" demeye cesaret edemeyeceksin değil mi?”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder