Yazar
Adı: Jose Saramago
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Kırmızı Kedi
Sayfa
Sayısı: 331
2007 yılında İstanbul kitap fuarı için
ülkemize gelen, 1998 Nobel Edebiyat ödülü alan Jose Saramago, 2010 yılında
yaşamını yitirmiştir. Portekizli sosyalist yazarın okuduğum ikinci kitabı
“Körlük” romanında, körlüğü metafor olarak kullanılarak modern insanı ve onun
yarattığı liberal demokrasi sistemini eleştirir.
Kitap, adı bilinmeyen bir ülkenin adı
bilinmeyen bir şehrinde geçer. Araba kullanmakta olan bir adamın kırmızı ışıkta
beklerken aniden kör olmasıyla başlar. Beklenmedik bu durum karşısında korkan
ve panikleyen adam, çevreden birinin yardımıyla evine götürülür. İlerleyen
günlerde ilk kör olan adamı takiben bu adamın eşi, onu eve götüren ve arabasını
çalan adam, muayene için gittiği göz doktoru, orada bekleyen hastalar, doktorun
sekreteri, eczacı da dahil şehrin çoğu hızlı ve ani şekilde körleşmeye başlar.
Gözlerde fiziksel bir sorun bulunmamaktadır. Aniden bir sis perdesi gelir ve
süt deryasına benzer beyaz ışığa hapsolurlar. Beyaz felaket denilen bu salgını hükumet yetkilileri kontrol altına alırlar. Daha önce akıl hastanesi olarak
yaptırılan binaya götürülürler. Hepsi kör olan bu çaresiz insanlar kendi
başlarına, yiyeceğin ve temizlik malzemelerinin az olduğu hapishane benzeri
yerde yaşam mücadelesi vermeye başlarlar.
Yazarın yarattığı kurgu çürümüşlüğün bir
öyküsüdür. Bireyler otokontrollerini kaybederler. Çeteler, açlık, tecavüz
giderek artar. İnsanlar onurlarını da yitirirler.
Ayrıca kitapta hiçbir karakterin adı yoktur.
Karakterler, fiziksel özelliklerine ve mesleklerine göre yani sıfatlar takarak
anlatılıyor. “Doktorun karısı, ilk kör adam, koyu renk gözlüklü genç kız, şaşı
çocuk, polis, taksi şoförü gibi.” Bir diğer özelliği de diyalogların sadece
virgülle ayrılması. Çok ilginçtir, okurken hiçbir şekilde sorun oluşturmuyor.
İlk başlarda şaşırtıcı geliyor sonra üsluba alışıyorsunuz. Yazar kitaplarında,
yazı dilindeki imla kurallarına ve noktalama işaretlerine kafa tutuyor. Bu
alışılagelmişin ötesindeki durum kitabı ve yazarı büyülü kılıyor.
Bir distopya kitabı. Okuru karanlık ve
kaotik bir hikayenin içine sokuyor. Ve kitap boyunca sorular sorduruyor. Neden
beyaz körlük? İnsan onuru nedir? Peki ya iyilik? Ahlak? Eğer kötülük açlık ve
ölüm gibi dürtülerle kötülük olmaktan çıkar mı? Erkeklerin kadınlar üzerindeki
güç gösterileri bir acz göstergesi midir?
Yazar kötü bir dünya kurgulamış, neyse ki
bir kurgu. Öyle bir dünya yok. Körlük, unutulmaz bir roman olarak aklınızda
kalacak, canınız yanacak. Kesinlikle okumaya değer.
”Aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada
yaşamaktı.” s:213
”Verilen sözler her zaman tutulmaz bazen
zayıflığımız bazen de hiç hesaba katmadığımız yüce bir güç yaptırır bunu bize.”
s:214
”Yanıt hep ona ihtiyaç duyulduğunda gelmez
akla, çoğu kez de beklemek verilebilecek tek yanıttır.” s:263
”Bütün hikayeler evrenin yaratılış hikayesine
benzer, o anda orada kimse yoktur kimse tanık olmamıştır ama yine de olanları
herkes bilir.” s:267
”Sessiz kalmak en kuvvetli alkışlamadır.”
s:310
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder