3 Kasım 2018 Cumartesi

KÖRLÜK



Yazar Adı: Jose Saramago
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 331

   2007 yılında İstanbul kitap fuarı için ülkemize gelen, 1998 Nobel Edebiyat ödülü alan Jose Saramago, 2010 yılında yaşamını yitirmiştir. Portekizli sosyalist yazarın okuduğum ikinci kitabı “Körlük” romanında, körlüğü metafor olarak kullanılarak modern insanı ve onun yarattığı liberal demokrasi sistemini eleştirir.


   Kitap, adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir şehrinde geçer. Araba kullanmakta olan bir adamın kırmızı ışıkta beklerken aniden kör olmasıyla başlar. Beklenmedik bu durum karşısında korkan ve panikleyen adam, çevreden birinin yardımıyla evine götürülür. İlerleyen günlerde ilk kör olan adamı takiben bu adamın eşi, onu eve götüren ve arabasını çalan adam, muayene için gittiği göz doktoru, orada bekleyen hastalar, doktorun sekreteri, eczacı da dahil şehrin çoğu hızlı ve ani şekilde körleşmeye başlar. Gözlerde fiziksel bir sorun bulunmamaktadır. Aniden bir sis perdesi gelir ve süt deryasına benzer beyaz ışığa hapsolurlar. Beyaz felaket denilen bu salgını hükumet yetkilileri kontrol altına alırlar. Daha önce akıl hastanesi olarak yaptırılan binaya götürülürler. Hepsi kör olan bu çaresiz insanlar kendi başlarına, yiyeceğin ve temizlik malzemelerinin az olduğu hapishane benzeri yerde yaşam mücadelesi vermeye başlarlar.
   Yazarın yarattığı kurgu çürümüşlüğün bir öyküsüdür. Bireyler otokontrollerini kaybederler. Çeteler, açlık, tecavüz giderek artar. İnsanlar onurlarını da yitirirler.
   Ayrıca kitapta hiçbir karakterin adı yoktur. Karakterler, fiziksel özelliklerine ve mesleklerine göre yani sıfatlar takarak anlatılıyor. “Doktorun karısı, ilk kör adam, koyu renk gözlüklü genç kız, şaşı çocuk, polis, taksi şoförü gibi.” Bir diğer özelliği de diyalogların sadece virgülle ayrılması. Çok ilginçtir, okurken hiçbir şekilde sorun oluşturmuyor. İlk başlarda şaşırtıcı geliyor sonra üsluba alışıyorsunuz. Yazar kitaplarında, yazı dilindeki imla kurallarına ve noktalama işaretlerine kafa tutuyor. Bu alışılagelmişin ötesindeki durum kitabı ve yazarı büyülü kılıyor.
   Bir distopya kitabı. Okuru karanlık ve kaotik bir hikayenin içine sokuyor. Ve kitap boyunca sorular sorduruyor. Neden beyaz körlük? İnsan onuru nedir? Peki ya iyilik? Ahlak? Eğer kötülük açlık ve ölüm gibi dürtülerle kötülük olmaktan çıkar mı? Erkeklerin kadınlar üzerindeki güç gösterileri bir acz göstergesi midir?
   Yazar kötü bir dünya kurgulamış, neyse ki bir kurgu. Öyle bir dünya yok. Körlük, unutulmaz bir roman olarak aklınızda kalacak, canınız yanacak. Kesinlikle okumaya değer.
  ”Aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktı.” s:213
  ”Verilen sözler her zaman tutulmaz bazen zayıflığımız bazen de hiç hesaba katmadığımız yüce bir güç yaptırır bunu bize.” s:214
  ”Yanıt hep ona ihtiyaç duyulduğunda gelmez akla, çoğu kez de beklemek verilebilecek tek yanıttır.” s:263
  ”Bütün hikayeler evrenin yaratılış hikayesine benzer, o anda orada kimse yoktur kimse tanık olmamıştır ama yine de olanları herkes bilir.” s:267
  ”Sessiz kalmak en kuvvetli alkışlamadır.” s:310


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder