8 Ocak 2022 Cumartesi

SODOM VE GOMORRA

 Yazar Adı: Marcel Proust

Basım Yılı: 1997

Yayınevi: YKY

Sayfa Sayısı: 547

    Kayıp Zamanın İzinde; Sodom ve Gomarra, serinin 4. kitabıdır. Adından da anlaşılacağı gibi kutsal kitaplarda adı geçen iki günahkar şehirler. Lut kavminin yaşadığı, ahlaksız yaşamları ve eş cinsellik tabiriyle bütünleşen bir toplumu simgeler. Bir çok yazar için de esin kaynağı olmuştur. Proust’a göre bugünkü eş cinseller, Tanrının gazabından kaçıp kurtulan Sodomistliler, onların soyundan gelenler imiş.



  Proust, bu kitabında baron Charles (bedenine yerleştirdiği kadın) karakteri üzerinden dönemin, aristokrasi ve burjuva çevresini ve bu çevrenin kaotik cinsel eğilimlerini, giyim-kuşamlarını, hareketlerini, bakışlarını, huylarını, alışkanlıklarını kendi gözlemleriyle derinden anlatıyor. Yine dönemin siyasi ortamına -Dreyfus Davasının yarattığı bölünme, Swan’ın yahudi kimliği üzerinden davetlere çağrılıp çağrılmaması ve bu kimlik üzerinden belirlenen kutuplaşma konusuna değinmeden geçmiyor.

 Ayrıca anlatıcının Albertine’ya olan aşkı, kıskançlığı, duygusal iniş çıkışları, zıt kutuplara gidip gelen görüşleri, ölüm sonrası yası (büyük annesine), yoğun bir huzursuzluğu, nefes almasındaki zorluk, mekan betimlemeleri, davetler, ilişkiler, ruh analizleri çok dolu ve yoran kısmıydı. Proust un anıları kusursuz biçimde birbirine eklemlemesi beni hayrete düşüren bir özelliği oldu. Her metin geriye doğru giden derinliğe sahipti. Tüm geçmişi ve geleceği şimdinin uzantısı haline getiriyor. Anlatıcının Balbec'e döndüğünde ayakkabılarını bağlarken, 1 yıl önce ölen büyük annesini hatırlayıp ölümüyle ilgili okuyucuya yaşattığı his yine yüreklere dokunan, etkileyici bir anlatıydı.

“Bir hatanın ortadan kalkması bize fazladan bir duyu kazandırır.” S.19

“aynı mesleği paylaşan insanlar birbirlerini sezgiyle tanırlar; aynı kusuru paylaşanlar da öyle” s.45

“Bekleyişin belirleyici özellikleri olan, pusulayı şaşırma, yön duygusunun tamamen kaybolması, beklenen kişinin gelişinden sonra da devam eder ve içimizde bu gelişi, kafamızda büyük bir haz olarak canlandırmamıza yarayan dinginliğin yerini alarak, herhangi bir haz duymamızı engeller.” s.145

“Sözü en çok dinlenen hekim, hastalıktır; iyiye, bilgiye söz veririz sadece; acıya ise boyun eğeriz.”

“Hafızanın seçtiği görüntüler, hayal gücünün oluşturup gerçeğin yok ettiği görüntüler kadar keyfi, dar ve ele geçmezdi.” s.160

“Kalabalıkları olduğu gibi toplumları da taklit içgüdüsü ve cesaret eksikliği yönetir.”

“Alışkanlık ağına aldığı her şeyi denetler.”

“sosyalliğin sakinleştirici, uyuşturucu sürekli hazları; hayal gücünün kaçak hazlarını bastırırdı.”s.511

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder