Yazar
Adı: Cemal Süreya
Basım
Yılı: 2008
Yayınevi:
YKY
Sayfa
Sayısı: 52
Cemal Süreya(1931-1990) yazar, şair,
çevirmen. Erzincan doğumlu ve Kürt olan şairin, doğduğu coğrafya ve etnik kimliğin kendisinde yarattığı dışlanmışlık hissini şiirlerine yansıtır.(Afrika dahil söylemi). Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü
şairlerinden, kaybettiği iddia sonucu adından bir “y” eksilten adam. Süreya’nın
poetik çizgisi, şiir dili, duruşu ve temaları renklidir. İlk şiirlerinde
geleneksel şiir izleri görülürken, daha sonra tarz sapmalarının yanında, kelime
sapmaları ve metinlerarasılığın derin izleri görülür. Şiirlerinde adeta dille
oynar, onu evirip çevirir bambaşka bir hale getirir.

“Üvercinka”yı, güvercin kelimesinden “g”
harfini atarak oluşturmuştur. “ka” ise kadın kelimesinin ilk hecesidir. Yaptığı
bu değişiklerin dil sosyolojisinde, dil antropolojisinde bir karşılığı var mı? Dil bilimciler ne diyor bilmiyorum. Ben güzel buluyorum. Cemal Dindar'ın Psikanaliz Estetik Metin Çözümlemeleri dersine katılmıştım. "Cemal Süreya Eros
ve Yas" konusuydu, epey bilgilendim. Sizinle de paylaşmak istedim. Sanatı oyunda
buluşturma kapasitesi çok yüksek, en oyunbaz adamlardan biri Cemal Süreya.
Şiirlerine baktığımızda oyun oynamasını görürüz. Anneden hayata geçişte, oyun ve
oyuncaklarla geçiş yaparız. Hayat için değerli bir alan orası. O alandaki yanılsamaya
katlanabilme becerisidir: bebeği-hayata, kadını-anneliğe hazırlama. Kadın için
sağlıklı mazoşizme katlanabilmesi çok önemlidir!
Uyanıklık(hayat) Uyku(ölüm).
Bebeğin,
uyanıklıktan uykuya geçişi bir nesneyle olur. (neyle tutunduğumuz) Mesela; oyuncak
ayı, battaniye, şarkı gibi nesneler. Doğanın içinde türler arasında insanın
serüveni en çaresiz tür olarak bilinir. İster toplumsal ister bireysel olsun
aciz varlıklarız. Yaşama da bu acizlik yokmuş gibi başlıyoruz. Eros meselesi;
bebeğin içine doğduğu temel acizliğe karşı, tümgüçlülük.
TÜMGÜÇLÜLÜK:
Sınırsız güç, bebeğin ana rahminde yaşantıladığı her şeyi becerebilme, kendine
yetebilme duygusu. Bu duygu, doğumdan sonra da sürer; tümgüçlü (omnipotent)
yeni doğan dış gerçeğin kendisinden bağımsız olduğunu fark etmeyerek dış
dünyayı kendisinin istediği zaman var ettiğini ve istediği zaman da yok
ettiğini zanneder. Örnek: bebek üstü örtüldüğünde iklimi ısıttım, meme emdiğinde
kadın bana meme veriyor demez, içimde meme var der. Psikanalitik Kuramda ,
tümgüçlülük kavramı, paranoid-şizoid konumda geçer.
Ayrıca
hepimizin bir cenneti var, anne kucağı bir cennet. Bu deneyimle kayıp cennet…
Yeniden yeniden üretiyoruz. Hipnotik bağla bağlanıyoruz. Bir yerde otorite
oluyoruz. O cennetin içindeyiz. Kimi dua ile kimi devrim güçleriyle o cenneti
yeniden yaratması. Anne rahminden ayrılma, göbeğin kesilmesi, meme, babayı
tanıma. Bu kastrasyonla tümgüçlülükten ayrışıyoruz. Yetişkinlik dünyasında bir
etik geliştirerek, hayatı kurma aşamasına geçiyoruz. Bu tümgüçlülük zulüm edici
bir durum. Kastrasyonun temeli de babayla karşılaşma ..
Bütün
bunları Cemal hocanın dersinde pekiştirdim ve Cemal Süreya’yı bunları bilmeden
anlayamayız. Cemal Süreya, Karacaoğlan, Neşet Ertaş , erken anne kaybı yaşamış
insanlar.
Üvercinka,
Türk şiirinde görkemli bir parlamadır. Köklü bir yas var, erken anne kaybına
vurgu belirtiyor. Anne kaybı bedensel olmak zorunda değil, düşlemsel kayıp da
olur. Özellikle ergenlikte olur. Süreya’nın Üvercinka şiiri anneyi çok temsil
ediyor. Baba ölünce kültürel babalar ortaya çıkıyor (Yunus Emre, Pir Sultan) Şiirde
çok derin fay hatları var…
ÜVERCİNKA
Böylece
bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En
uzun boynun bu senin dayanmıya ya da umudu kesmemeye
Laleli’den
dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden
nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama
nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek
bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün
kara parçalarında Afrika dahil
Aydınca
düşünmeyi biliyorsun eksik olma
Yatakta
yatmayı bildiğin kadar
Sayın
Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış
gibi bunca uzaması saçlarının
Ben
böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her
telinin içinde ayrı bir kalb çarpıyor
Bütün
kara parçaları Afrika dahil
Senin
bir havan var beni asıl saran o
Onunla
daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları
acıktığı için haklı
Günün
kazanıp kurtardı diye güzel
Bir
çok çiçek adları gibi güzel
En
tanınmış kırmızılarla açan
Bütün
kara parçalarında Afrika dahil
Birlikte
mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun
diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir
mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki
adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece
bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten
bizi her gün sabahtan akşama kurşuna diziyorlar
Bütün
kara parçalarında Afrika dahil
Burda
senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık
caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah
gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma
kadeh tutuşların geliyor
Çiçek
pasajında akşam üstleri
Asıl
yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün
kara parçalarında Afrika dahil.
1956