Yazar Adı: Gilles Deleuze
Basım Yılı: 2004
Yayınevi: Kabalcı
Sayfa Sayısı:191
Gilles Deleuze, (1925- 1995), Fransız yazar, filozof. Yazarın felsefesi deneycilik-ten yanadır. Bütün bilginin deneyden, tecrübeden geldiğine de itiraz eder. Farkın esas olduğunu, tekrarın da fark yaratan bir tekrar olduğunu söyler. “Kapitalizm ve şizofreni” adlı 2 cilt kitabı ve sinema üzerine kitaplar da yazmıştır. 1995’te ciğer hastalığı başlar ve intihar ederek hayatına son verir.
Kitap da yazar, M. Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde”
adlı eserinin analizini yapmıştır. Gösterge bilim yöntemiyle yorumlayıp, derinlikli bir bakış açısıyla,
ilginç örneklerle inceliyor. Tek okumada anlaşılıp kavranması zor bir kitap.
“Aşina olduğumuz insanları tekrar görmek bir
açınlamadır. Çünkü onların yüzleri bizim için bir alışkanlık olmaktan çıkarak,
yüzdeki bir çizgiyi değiştirmiş, uzatmış, yumuşatmış ya da derinleştirmiş olan
zamanın göstergelerini ve etkilerini saf halde taşırlar. Zaman görünürlük
kazanmak için “bedenlerin peşine düşer ve rastladığı her bedeni ele geçirip
üzerinde sihirli fenerini oynatır.” s.26
”Mösyö
de Charlus, sesinde genç kız sürüleri ve koruyucu dişi ruhlar barındırır.” s.123
“Fiziksel
acılarda hiç değilse acımızı kendimiz seçmek zorunda kalmayız. Hastalık acıyı
belirler ve bize dayatır. Ama kıskançlıkta…” s.134
“Adeta
her türden, her yoğunlukta çeşitli acıları dener ve uygun olanda karar kılarız.” s.135
“Parçaları
birleştirip uyarlamak şöyle dursun, yasa bunları bölmelere ayırır, bitişikliğin
içine bağlantısızlığı, içerenin içine orantısızlığı dahil eder. Hiç bir şey
bilmemizi sağlamayan yasa etimizi damgalayarak, ceza uygulayarak bize
kendisinin ne olduğunu öğretir; müthiş paradoks da burada yatar,
cezalandırılmadan önce yasanın ne istediğini bilemeyiz, demek ki yasaya
yalnızca suçluluğumuzla yanıt verebiliriz.” s.139
“Demek
ki aşk, iki suçluluk duygusu kesinliği arasında gerilmiş hayali bir suçsuzluk
ilanıdır;” s.140
“Öyle
ki Albertine’in günahlarının kesinliği artık bu günahlar onu ilgilendirmemeye
başladığında, sevmeyi bıraktığında, yorgunluk ve alışkanlık karşısında yenik
düştüğünde öykülemeciye görünür olur.” s.140
“Proust’un,
erkek eş cinselliğinin lanetlenmiş bir ırk olarak tablosunu ne kadar güçlü bir
biçimde çizdiğini anımsarız, “Bu soy lanetlenmiştir, yalan ve riya içinde
yaşamak zorundadır… anasız oğullardırlar…dostluktan yoksun dostlardırlar…şerefleri
eğretidir, özgürlükleri, suç ortaya çıkıncaya kadar sürer ancak geçicidir,
konumları sallantıdadır.” s.141
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder