Yazar
Adı: Irvın Yalom
Basım
Yılı: 2004
Yayınevi:
Kabalcı Yayınları
Sayfa
Sayısı: 434
Irvin
Yalom, varoluşçu terapi yöntemini edebiyatla harmanlayan efsane yazar. Hayatımı değiştiren NİETZSCHE
AĞLADIĞINDA kitabıyla beni kendine hayran bırakan sayılı yazarlarımdandır. Felsefe ve psikoloji
karışımı bir kitap. İçindeki hikayelerde insanın içini ısıtıyor. Okuyun
mutlaka…
Kitabın baş kahramanı saygın ve usta
psikoterapist Julius Hertzfeld ve eski hastası Philip Slate de; katılımcı olduğu
grup çalışmasının sürecini okuyucuya sunuyor. Philip aynı zamanda kötümser ve
insan sevmez Schopenhaur konusunda Julius’u eğitecektir. Kanser olduğunu ve
günlerinin sayılı olduğunu öğrenen Julius hayatını sorgulamaya başlar. Kitap
boyunca bu sorgulama sürüyor. Yalom, size de eşsiz bir fırsat sunuyor.
Grubundan çok şeyler öğreniyorsunuz. Bir terapi oluyor size de…
“Spinoza
ve Einstein’ın çözümünü kucaklamak daha iyiydi: kafanı eğ, doğanın zarif
yasalarına ve esrarına şapkanla selam ver ve yaşama işine devam et.” s.19
“Paltolarımızı
çıkarıp eğlenceye katılmıyorsak hayat gösterisinin çoğu kaçar. Neden kapanış
saatinden önce çıkışa koşalım ki” s.20
“Ölüm
onu çağırmaya geldiğinde Thomas Buddenbrook şaşırdı ve büyük bir kedere
gömüldü. Hiç bir inanç sistemi onu rahatlatmıyordu -metafizik gereksinimlerini
uzun zamandır doyuramayan dinsel görüşleri - ve Darwin yönelimli dünyevi
şüpheciliği ve materyalizmi de öyle. Mann’ın sözcükleriyle söylersek hiçbir şey
ölmekte olan adama “ölümün yakın ve nüfuz edici bakışları altında bir saatlik
dinginlik veremedi.”s.63
“Her
şey dinin yanında; vahiy, kehanetler, hükümetin koruması, en yüksek değer ve
tanınmışlık…ve hepsinden öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne
kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görülmelerini
sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık..”
“Açık
uçlu bir soru en iyi seçenektir.”
“Terapide
gerçekten önemli olan şey fikirler, vizyon ya da araçlar değildir.”
“Ben
başkalarının varlığından hiçbir zaman zevk almadım- onların saçmalıkları,
talepleri, kısa ömürlü önemsiz çabaları, anlamsız hayatları, söyleyecek önemli
şeyleri olan sayıları bile elin parmaklarını geçmeyen büyük kişilerle sohbetime
engel olan baş belaları.”
“Başkalarının
senden daha fazla acı çektiğini öğrenmek zevk verir.”
“Her
şey geçiciydi ve eğer kişi gözlemci durur şunu koruyabilir ve yalnızca geçen
şovu seyredebilirse zihinsel sakinliği yaşayabilirdi.”
“Hayattaki
amacım olabildiğince az şey istemek ve olabildiğince fazla şey bilmek. Aşk,
tutku, baştan çıkarma – bunlar güçlü duygular, türlerimizi sürdürmek için
programımızın bir parçası ve Rebecca’nın az önce söylediği gibi bilinç dışı
çalışabilirler. Ama her şeyi düşünürsek bu etkinlikler mantığı devreden
çıkarırlar ve benim bilgi peşinde koşmama engel olurlar, bu nedenle bu duyguları
istemiyorum.”
“Ne
zaman insan arasına çıksam daha az insan olarak geri dönüyorum.”
“Mantıkla
beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez.”
“Düşmanının
bilmemesi gerekeni dostuna söyleme.”
“Güvensizlik
güven içinde olmanın anasıdır.”
“İnsanlarla
uğraşmada üstünlüğe ulaşmanın tek yolu onlardan bağımsız olduğunuzu
göstermenizdir. Önemsememek önemsenmeyi getirir.”
“Göreli
mutluluk 3 kaynaktan gelir: kişinin olduğu şey, kişinin sahip olduğu şey ve
kişinin diğerlerinin gözlerinde temsil ettiği şeyler. Schopenhauer bizim ilkine
odaklanmamıza ve ikinciyle, üçüncüsüne – sahip olunanlar ve şöhretimiz –
güvenmememiz gerektiğinde ısrar eder, çünkü o ikisi üzerinde kontrolümüz
yoktur, bizden alınabilirler ve alınacaklardır.”
“Düşünceler
zihnine girdi ama çıkan bir şey olmadı. Onun yerine düşünceler zihninde
bavullarını boşalttılar, giysilerini astılar ve bir ev kurdular.”
"Kafamın
içine uzanıp bütün korkunç düşünce yığınlarını alıp yere çarptığım hayalini
kurdum. Sonra eğilip parçaları inceledim.Yüzünü görebiliyordum, bakımsız
dairesini, kirlenmiş gençliğimi, akademik hayatla ilgili düş kırıklığımı,
kaybettiğim arkadaşım Molly’yi ve bu yığına bakarken bana yapılanların…
bağışlanamaz…olduğunu biliyordum.”
“Eğer
ölüm korkusu her yerde varsa, bütün hayatımız boyunca peşimizi bırakmıyorsa,
ölüm bu kadar korkunçsa ve onu zapt etmek için çok sayıda din ortaya çıkmışsa,
yalnız başına olan ve dinsel inancı bulunmayan Schopenhauer ölümün kendisi için
dehşetini nasıl yatıştırıyordu?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder