Yazar
Adı: Hasan Ali Toptaş
Basım
Yılı: 2017
Yayınevi:
Everest Yayınları
Sayfa
Sayısı: 310
Hasan
Ali Toptaş, 1958 Denizli doğumlu, öykü, roman ve şiirsel metinleriyle
tanıdığımız yazarımızdır. Kitaplarında kayboluyorsunuz. Eserleri, zamansız
ve mekansız başlıyor ve bitiveriyor. Dili kullanmadaki ustalığı ile eşsiz bir
ziyafet sunan post modern edebiyatın ender kalemşorlarındandır.
Taşranın kımıltısızlığında bir insan
düşünebilir, ne yazabilir ne üretebilirdi. Ancak hayal kurabilirdi. Kayıp
Haller kitabı da aynen böyle bir kitap. Herkesin kendine ait kayıp hayallerini
bulacağı bir kitap. Zihnim çok karışık, yazacak bir şey bulamıyorum. Çok çok
güzel ve zor bir kitap. Mutlak okuyun..
Zeynep
Erk Emeksiz hocanın katıldığım edebiyat derslerinde, yaptığımız kitap
analizlerinden alıntılarla başlamak istedim.
Hasan Ali Toptaş’ın kitaplarında
anlatı yapısı:
-Zaman
akışı çizgisel değildir. Yukarı doğru genişleyen bir sarmala benzer.
-Olay
anlatmak bir amaç değil araçtır. “Vakayı öldürdük”
Anlatı
kişisi çoğunlukla üst kurmaca bir yazardır. Metin kişiselleştirilmiştir. Metnin
sesi anlatıya girer. Kitaptan bir örnek vereyim:
“…bir yandan da kasaba
kırtasiyecilerinden satın alınmış ucuz bir dolmakalemle oturup gecenin bu
vaktinde acaba kim yazıyor beni, dedim; sonra bir yandan o vadinin ıslaklığına
olanca yalnızlığım, hasretim ve diriliğimle gömülürken bir yandan da, hem
kocaman bir bardakla çayını yudumlayıp hem de sigarasını tüttürerek acaba müsveddelerimi kim daktiloya çekiyor şimdi, beni kim diziyor satır satır ya da
çoktan dizilip basıldım da şu anda hangi okurun gözünde tekrar yazılıyorum,
dedim…” Metnin sesi var, romana dahil oluyor öykü kişisi olarak konuşuyor.
-Mekan
alegoriktir.
(Kitabın
kendisi mekan olarak alınır. Kayıp Hayaller Kitabında bellekteki mekan)
-Metnin
merkezinde yazınsallığın ve romanın kendi varoluşu vardır. Bir tür kurmaca bildungsroman
diyebiliriz.
Bildungsroman: Aydınlanma çağı Almanya’sında ortaya çıkan bir
roman türüdür. Türkçede “oluşum romanı” gibi çevirisi vardır. Genelde bireyin
oluşum dönemini ve sonunda ulaştığı ideal durumu ele alır.
-Romanın
amacı hikaye anlatıcılığından deneysel anlatıya bir serüvendir.
Toptaş’ın romanları da birer meta-romandır.
Roman hakkında romansa bu metaromandır. Bu bir tarz. Üst kurmacayı bütün
metinlere yayar. Romanın merkezinde romanın varoluş hikayesi duruyor
Yazarın
romanlarında gerçeklikten sızan anıları var; dayılar, dedeler, anne,
çocukluğu… Yani kendi belleğini dönüştürüyor kitapta.
-Anlatı
devinimsel, sürekli değişiyor, deneysel. Hareketlilik var. Kevser’in torbasında
ne var? Belirsizlik var. Anlatıya “belirsizlik” belirli nesnelerle yansıtılmış.
“Sanat
görüneni vermez, onun işlevi görünmeyeni görünür kılmaktır.” Paul Klee
“….kalbinde
çocuk korkaklığı taşıyan buruşuk bir dede ya da ancak ve ancak cehennemin çıkış
merdivenine kadar ilerleyebilmiş pısırık bir kaçaktım.” s.282
“Hasan’a
göre hayat o şaşılası kıvraklığıyla ansızın birkaç kağıt kılığına bürünerek,
Nesime’yi onca tokadın ve tekmenin altından çekip aldı yani; kocası kollarını
kollarının ötesine uzatıp ona ulaşamasın diye de Almanya denen en uzak cebine
sakladı.” s.267
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder