30 Nisan 2020 Perşembe

KAYIP HAYALLER KİTABI



Yazar Adı: Hasan Ali Toptaş
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 310

   Hasan Ali Toptaş, 1958 Denizli doğumlu, öykü, roman ve şiirsel metinleriyle tanıdığımız yazarımızdır. Kitaplarında kayboluyorsunuz. Eserleri, zamansız ve mekansız başlıyor ve bitiveriyor. Dili kullanmadaki ustalığı ile eşsiz bir ziyafet sunan post modern edebiyatın ender kalemşorlarındandır.


  Taşranın kımıltısızlığında bir insan düşünebilir, ne yazabilir ne üretebilirdi. Ancak hayal kurabilirdi. Kayıp Haller kitabı da aynen böyle bir kitap. Herkesin kendine ait kayıp hayallerini bulacağı bir kitap. Zihnim çok karışık, yazacak bir şey bulamıyorum. Çok çok güzel ve zor bir kitap. Mutlak okuyun..
   Zeynep Erk Emeksiz hocanın katıldığım edebiyat derslerinde, yaptığımız kitap analizlerinden alıntılarla başlamak istedim.
            Hasan Ali Toptaş’ın kitaplarında anlatı yapısı:
-Zaman akışı çizgisel değildir. Yukarı doğru genişleyen bir sarmala benzer.
-Olay anlatmak bir amaç değil araçtır. “Vakayı öldürdük”
  Anlatı kişisi çoğunlukla üst kurmaca bir yazardır. Metin kişiselleştirilmiştir. Metnin sesi anlatıya girer. Kitaptan bir örnek vereyim:
 “…bir yandan da kasaba kırtasiyecilerinden satın alınmış ucuz bir dolmakalemle oturup gecenin bu vaktinde acaba kim yazıyor beni, dedim; sonra bir yandan o vadinin ıslaklığına olanca yalnızlığım, hasretim ve diriliğimle gömülürken bir yandan da, hem kocaman bir bardakla çayını yudumlayıp hem de sigarasını tüttürerek acaba müsveddelerimi kim daktiloya çekiyor şimdi, beni kim diziyor satır satır ya da çoktan dizilip basıldım da şu anda hangi okurun gözünde tekrar yazılıyorum, dedim…” Metnin sesi var, romana dahil oluyor öykü kişisi olarak konuşuyor.
-Mekan alegoriktir.
(Kitabın kendisi mekan olarak alınır. Kayıp Hayaller Kitabında bellekteki mekan)
-Metnin merkezinde yazınsallığın ve romanın kendi varoluşu vardır. Bir tür kurmaca bildungsroman diyebiliriz. 
Bildungsroman: Aydınlanma çağı Almanya’sında ortaya çıkan bir roman türüdür. Türkçede “oluşum romanı” gibi çevirisi vardır. Genelde bireyin oluşum dönemini ve sonunda ulaştığı ideal durumu ele alır.
-Romanın amacı hikaye anlatıcılığından deneysel anlatıya bir serüvendir.
 Toptaş’ın romanları da birer meta-romandır. Roman hakkında romansa bu metaromandır. Bu bir tarz. Üst kurmacayı bütün metinlere yayar. Romanın merkezinde romanın varoluş hikayesi duruyor
 Yazarın romanlarında gerçeklikten sızan anıları var; dayılar, dedeler, anne, çocukluğu… Yani kendi belleğini dönüştürüyor kitapta.
-Anlatı devinimsel, sürekli değişiyor, deneysel. Hareketlilik var. Kevser’in torbasında ne var? Belirsizlik var. Anlatıya “belirsizlik” belirli nesnelerle yansıtılmış.
“Sanat görüneni vermez, onun işlevi görünmeyeni görünür kılmaktır.” Paul Klee
“….kalbinde çocuk korkaklığı taşıyan buruşuk bir dede ya da ancak ve ancak cehennemin çıkış merdivenine kadar ilerleyebilmiş pısırık bir kaçaktım.” s.282
“Hasan’a göre hayat o şaşılası kıvraklığıyla ansızın birkaç kağıt kılığına bürünerek, Nesime’yi onca tokadın ve tekmenin altından çekip aldı yani; kocası kollarını kollarının ötesine uzatıp ona ulaşamasın diye de Almanya denen en uzak cebine sakladı.” s.267


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder