Yazar Adı: Leyla Erbil
Basım Yılı: 2019
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 87
Leyla
Erbil (1931-2013) İstanbul’da doğmuş ve yaşamış, Türk edebiyatının 1950
kuşağının özgün ve devrimci yazarıdır. Psikanalizin yöntemlerinden yararlanarak
din, aile ve toplumun tabularla dolu ideolojisine karşı durdu. Yeni bir biçim
ve biçem geliştirdi. Aynı zamanda kadının değeri, ataerkil toplum düzeninde
kadının ezilen cins oluşu , bireyin varoluş problemini ele alarak feminizm merkezli
eserler verdi. 1960’larda Amerika’da İngiltere ve Fransa’da toplumsal ve
siyasal bir savaşım olarak feminist hareketin yeniden canlanması edebiyatı da etkilemiştir. Kadınların yok
sayıldıkları alanlarda var olduklarının ortaya konması mücadelesidir. Yazarın
CÜCE çalışması da bu eleştiri yöntemi ışığında incelenebilir. Kadının
toplumdaki yerini sorgulatarak “Kadın kimdir? Nedir ?” sorularını bizlere
farklı iki kadın tipi üzerinden işaret etmektedir.
Eser
yazarın notu bölümüyle başlar. Bu bölümde yazar- anlatıcı, Zenime Hanım’ın
kendisine , karaladıklarını karışık bir durumda teslim ettiğini, belli bir
sıraya koyamadığını belirtir. Bu biz okurlara romanın edimsel yapısının nasıl
olacağına dair bir ipucu verir. Anlatıcı hep yazar değildir. ( Düz metinlerdeki
gibi çizgisel okuma alışkanlığını kırıyor.) Erbil, yazlık komşusu Zenime hanımı bize
tanıtır. Kitap aynaya bakan Zenime
Hanım’ın psikozuyla başlıyor. Zenime başkaldıran, yalnız yaşayan,
toplumdan bir beklentisi olmayan, kendi halinde bir yazardır. Kadın-erkek
tarihini dile getirir, kafasında cinsiyetlerin savaşı vardır. Erkekler cinsel
organlarıyla topluma kafa tutar, hep üstün varlıklardır. Kadın kıstırılmış,
sömürülmüş, kapatılmıştır. Erkeklerin gözünde cinsel bir meta olarak görülür. Ayna
metaforunu kullanır. Kitapta aynaya bakan kadın parçalanmışlığın derinlerindeki
“ben”i görüyor. Aşağıladığı öteki geliyor ( gazeteci). Ben algısı dağılıyor.
Ben
derken Ana tanrıçaya da gönderme yapıyor. “tanrı ana- MA!” MA ana tanrıçanın
ilk sesi. (MA Latince anne) Kitap boyunca “MA” yı çok duyuyoruz. (Çünkü hepimiz
kadınlar olarak içimizde derinlerde Ana tanrıçanın parçalarını taşıyoruz). Ana
tanrıçaya sık sık referans verilmesi, bir yandan unutulmuş olsa da genlerimizde
olan bir şeymiş gibi kendiliğinden varolan bir bilgi olduğunu düşündürüyor.
Erbil, bize kadınlığın ortak bir tarihi olduğunu bize hatırlatıyor. Fernando
Pessoa ve Sarte’nin Bulantısına gönderme yapar. Zenime, kadın ve hiç demektir.
Alegoriktir. CÜCE metaforunu kullanır, erkek egemenliğini bu figürle tarif
eder. Menipo, indirgenmiş gülme fenomeni, bi çeşit saraylardaki soytarı gibi.
Kitabın içinde Mustafa Horasan
tarafından çizilmiş 11 tane resim bulunmaktadır. Resimlerde kadın ve erkek siluetleri,
boynuzlu erkekler, sakat, yarım ve bozuk bireyler görülmektedir. Freud’a göre
balık, sürüngenler, kılıç, yılan erkeği simgeler. Çukur, sürahi, tas, kase gibi
nesneler kadını simgelemektedir.
Erbil’in
metinlerinde zaman ve mekan iç içe geçer. Mekan ve bellek birleşiyor (
kronotop)
Cüce’de
birden çok anlatıcı var. Metin türü kullanımı romanın; polisiye, gezi,
romantik, gerçekçi, vb. belli bir edebi türe ait olmasını engelliyor.
Geleneksel anlatıda; kronotop zamansal
sıralılık ve nedensellik ilişkisi ile vurgulanır. Cüce’de olay anlatısı zamansal
sıralılık ile değil bilinç akışı ve çağrışımlar üzerinden kurulmuştur.
Kitabın
anlatı yapısı:
1 Yazar anlatıcı(1.bölüm)
2. Zenime – dış anlatıcı
3. Zenime – ben anlatıcı.
METAFOR&METONİMİ&ALEGORİ
Ayna,
Karıncalar, Cüce, Ben- Kbele-MA,
Adlandırmalar: Zenime, Menipo; Fotoğraf sanatçısı .
Adlandırmalar: Zenime, Menipo; Fotoğraf sanatçısı .
METİNLERARASI
İLİŞKİLER
Diege
Velazquez’in Las Meninas’ın (Nedimeler tablosu) okuması
Mustafa
Horasan’ın resimleri
Fernando
Perso, Huzursuzluğun kitabı
Jean
Paul Sarte, Hiçlik, Bulantı kitapları
Kutsal
metinlerde Havva ile Adem söylencesi.
Meryem
Ana- Kibele.
Temel
Karşıtlıklar ve Kavram Alanları:
Sol,
sosyalist/Burjuva tavrı, Kadın(MA) /Erkek, Muhalif/ Yalnız
Not:
Bazı bilgiler Zeynep Erk Emeksiz Hocanın Çağdaş Türk Edebiyatı derslerinden alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder