Yazar
Adı: Bilge Karasu
Basım
Yılı: 2004
Yayınevi:
Metis Yayınları
Sayfa
Sayısı: 138
Bilge Karasu, “Uzun Sürmüş Bir Günün
Akşamı” eserinde 1970 yılında Sait Faik armağanını kazanmıştır. Arkaik bir zaman
diliminde geçen kitapta yeni bir inancın topluma baskı ile dayatılmasını
anlatır. Bireyin karanlık yanları ile uzlaşarak hesaplaşması ve bu süreç
sonrasında aydınlanmasını ele alır.
İlk hikaye Ada, kahramanı Andronikos Bizans
imparatorluğunun başkentinde bir keşiştir. İmparatorun buyruğu ile inancını
değiştirmesi gerekiyordur Bunu kabul etmeyerek adaya kaçar. Orada leylekleri
izler ve Tanrı inancını sorgular, İoakim’i düşünürken ilk hikaye biter.
İkinci
hikaye olan Tepenin ana karakteri İoakim, Aventinus’un eteğine tırmanırken bazı
olayları hatırlar, zamanında ertelemiş olduğu tüm düşünceleri ve hesapları bu
akşam yapar. Eski Roma’dan kalan kalıntıları görür ve tapınağa girer. Bütün
geceyi düşünerek geçirir. Andronikos’un hikayesinde öğrenemediğimiz bazı
ayrıntıları İoakim anlatır.
Dutlar bölümünde Gıulia Pozzi’nin başından
geçenleri karmaşık bir sırayla anlatır.
Yazar, eserine yerleştirdiği bazı
kavram ve imgelerle yoğun bir anlam zenginliği yaratmıştır. Şiir tadında bir
düz yazı. İlk iki hikayede dini inancın geçirdiği sarsıntılar, 3. Hikayede ise
demokratik ve siyasal bir ümit ve inancın zaferi vurgulanıyor. Karasu’nun
kitaplarında zaman düz bir çizgide ilerlemez, ani geçişlerle ve geriye ileriye
bakışlarla şimdiden geçmişe veya olaydan düşünceye geçer. Başlangıçta bu
anlatım okuru zorlayabilir. Fakat bu anlatıma alıştığınızda Karasu okumak tatlı
bir duygu verecektir. İyi okumalar.
“Hep
başkalarının varlığı gerek bu yalnızlığa “ s. 45
“İpi
koptuğu yerden bağlamaya çalışmalı.
Denemeli,
hiç değilse.” s.109
“Oysa
bir şeyler kurmak için inanmalı insan. Her şeyden önce inanmalı.” s.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder