6 Mart 2020 Cuma

ESKİ SEVGİLİ



Yazar Adı: Leyla Erbil
Basım Yılı: 1988
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa Sayısı: 224

   Leyla Erbil okumalarıma, Eski Sevgili ile başlıyorum. İçinde 2 kısa 3 uzun öykü olmak üzere 5 öykü bulunmaktadır. Kitaba adını veren Eski Sevgili, yazarın ilk novellasıymış. Hikayeler çok güzel okuyun.1973-76 tarihlidir,  mutlaka Leyla Erbil kalemiyle tanışın derim.
   Hikayelerde sol ve devrim, devrim umudu hakim. Konuşmadan Geçen Bir Tren Yolculuğu, Clinton Godson, Biz İki Sosyalist Erkek, Bunak ve Eski Sevgilinin başkahramanı Nigar, banka emeklisi, annesiyle mütevazi bir hayat sürmektedir. Nigar, kendince devrimci düşüncelere sahip ama hiç hareketin içinde bulunmamıştır. Kadınlığını toplumun kurallarına sıkı sıkı boyun eğerek yıllarca bastırmış…Eski sevgilisi –evli ve çocuklu- Salih’in ortaya çıkışıyla kendisini bir iç hesaplamanın ortasında bulur.Yaşanmadan geçmiş yıllar ve pişmanlıklar..


“…duysun işte oğlum bakalım, siz sevmeyi bilmezsiniz, derdi bize, sizler yaşama düzeninizi aksatacak şeye düşman kesilirsiniz, evladınıza bile, derdi. ….analık nedir ne bilirdi o , analık kadının içine tanrı tarafından konmuş bir ateştir, hayvanlarda bile varken o ateş, bizden neden çıksınmış, canavar sanıyordu bizi……sende sevgi var mı anana saygı var mı, derdim. “Asıl sorunumuz bütün ilişkileri, insanca bir düzeye ulaştırmak” derdi.”s. 91
“-Dost biliyorum seni, yanı sıra gelecek duyguları başından yasakladım kendime. Bu da benim ASIL OLANA” tutkum işte!” s. 133
“-Tabii değil, sen kimsin ki beni böyle yapasın! Sen benim tuvalde boyadığım bir noktasın ancak, bütünün içinde gözün göremeyeceği, seçilemeyen bir nokta! Ancak benim seçebileceğim bir nokta!” s.217
“Beriden vuran solgun ışık, yüzünün yarısını yok etmişti… Klan yarısı, esmer, uzun ve katı kesimiyle bir bekleyiş maskıydı sanki. Bu maskı; Doğunun yıllardır, belki de yüzyıllardır sabırla, sevgisiz dokuduğu özlemler, baş eğme, susma ve nefret kalın bir kabuk gibi kaplamıştı; ilk fırsatta bir bıçağın ucuyla dürtüldüğünde hemen düşecek donup kalmış bir kabuk. Evet geç de olsa gelecekti mutluluk, …” s.218
“Ne kadar da kurnaz diye tarttı için için, insanları severek, yücelterek alıyor avcunun içine…. En enez yanından yakalıyor adamı, ama nasıl da sevecen nasıl da candan, hiç yalanı yokmuş gibi söylüyor.
……
Yaşam buydu işte; yaşam, genç kızlığının kitap sayfaları arasında saklayıp kuruttuğu, arada bir açıp baktığı, o ince yerlerinden çoktan beri eriyip dökülmüş ak yasemin değildi, kirlenmeyi, pislenmeyi göze alarak, ayıpları, yasakları, sevinç ve acıları üstlenerek götürülmesi gerekiyordu yaşamın.Geçmişin uğultulu kapıları döne döne vurmaya başladılar, bir saatin saymayı unuttuğu, işlemeyi durdurduğu zaman dilimi canlanıp kımıldadı.” s. 220
“….Haksızlıkla yüz yüze geldiğin anda sana doğru yolu gösterecek olan tek şey yüreğinde duyacağın o derin öfkedir. Kalıplaşmamış bir öğüttür öfke. Öfkelenmeyi bil oğlum, haksızlıkla yüz yüze geldiğin anda öfkelenmesini bil.” s.221
“ Konuşmadan Geçen Bir Tren Yolculuğu, “O gitti, büsbütün mutsuz oldum; aradıklarımın tümünü bulmuşum onda meğerse –aradıklarım neydi bilmiyorum ama onda vardı- özellikle beni bırakıp gitmesi onda vardı.” s. 17


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder