Yazar
Adı: Leyla Erbil
Basım
Yılı:2002
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 338
Erbil,
yazarlığa hikayeyle başladı. Kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına
bağlı kalmadı. Ortodoks Marksçıların karşısında yer aldı. PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat
ödülüne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterildi.
Edebiyatımızda
kadın, geçmişten bu yana her dönem anlatıldı. Anamız, avradımız, namusumuz
oldu. Aşık olundu, sevildi, paylaşılamadı. Aşağılandı… Asırlarca böyle devam
eden zihniyet modern çağda da kendine bir yer bulamadı. Kadın yazar dendi, şair
olamadı, kadınların üzerine dini baskılar eklendi. Kimi zaman kadınların
haklarını erkekler düşündü. Erbil, okuyucuya ezber bozdurdu. Kitaplarında
yarattığı kadın karakterlerle kadınlığa, kadın sorunlarına, kadın haklarına sık
sık değinmiştir. Sadece değinmez sorgular, irdeler, tartışır. Kadınlara,
annelere hatta analara yüklenen kutsiyeti yerle bir eder. Kitaplarındaki
karakterle kimi zaman sıradan, yalancı, aykırı kimi zaman bu kadınların
dişilikleri ve erkeklikleri birbirine karışmıştır. Yazar Freud’un öğretisini benimsemiş ve
kitaplarını bu yapıda kurmuştur. Bu da yeni anlamlar, yeni okumalar
keşfetmemizi sağlar.
İlk
baskısı 1985’te yapılan Karanlığın günü, yazar olan Neslihan'ın kocası işe
gittikten sonra koltuğa oturup zihninden geçirdiği 12 saatlik zaman dilimini
anlatır. Yazar- anlatıcı Neslihan ve Neslihan'ın bize tanıttığı yazar Asiye ve Şair İkbal 3 farklı karakter olarak karşımıza
çıkar. Neslihan evli 2 çocuk annesi, bir yandan da yazarlık yapan bir
karakterdir. Sağduyulu, ilkeli, özgün bir yazardır. Düzenli aile hayatı ve
evliliğinden sıkılmış, arkadaşının kocası Celil’le birlikte olurken daha sonra
arkadaşı Necdet’le de beraber olmuştur. Bu iki erkeğin ortak noktaları “psikoseksüel
güvensizlik” nedeniyle kendilerini kanıtlama çabalarıdır. Neslihan mantıklıdır,
çünkü egosu baskındır. Neslihan'ın Alzheimer hastası olan annesiyle olan
ilişkisini klinikte yaşadıklarını ve annesiyle hesaplaşmalarını yazar geri
dönüşlerle anlatır. Diğer kahraman şair
İkbal, yaşamı zorluklar içersinde geçmiştir. Hayatı boyunca insanlarla çıkar
ilişkisi kuran İkbal bunu bir süre sonra kişilik haline getirir. Çıkar ilişkisi
kurarak amaçlarına daha kolay ulaştığını gören İkbal, artık şair olmanın
yolunun da buradan geçeceğini düşünür. Bunun için kadınlığını kullanır. İd’ine
göre hareket eden İkbal’de toplumsal ahlak, onur, saygı gibi kavramları
göremeyiz. Her değeri amacına ulaşmak için bir basamak, bir araç olarak görmektedir.
Neslihan, İkbal’e hem acımakta hem de hak etmediği şöhretini kıskanmaktadır. 3.
Karakter yazar Asiye ise çocukluğunda şiddet görmüş, tecavüze uğramış buna
rağmen akıllı ve çalışkan bir öğrenci olmuş. Çocukluğundaki yaşadıkları telafi
edilmez yaralar açmış, zamanla bu şiddet ve tecavüz onu toplum tarafından
kuşatmış; bedenine, ruhuna, beynine her gün tecavüz edilmiş. Kitapta Asiye’nin
hayatının anlatıldığı bölümler şiir şeklide verilmiş, olağanüstü güçleri olduğu
anlatılmış, masallar, meseller ve halk hikayelerine gönderme yapılmış. Asiye ve
İkbal çıkarcılık yönünden birbirlerine benzemektedir. İki karakterinde kötü
geçen çocukluk dönemleri ileriki yaşamlarını etkilemiştir.
Erbil’in
bir bellek kitabı denilir. Bilinç akışı tekniği ile anlattığı eşsiz bir
roman. 80’li yılların aydınlarının bir evde toplanıp tüm ilişkilerini orda
yaşamaları, apartman boşluğu metaforu ile vurgulanmış. Güvercinlerde aydınları
işaret ediyor. Yalnızca evlerde sesi çıkan aydın tavrı. Güvercinlerden farkları
yok. Güvercin ve apartman boşluğu bir şeylerin yerine geçmiş. Demans anne ise
toplumun demans olmasını gösteriyor..
Metin
analizinde bunlara dikkat çekeyim dedim.
“Şu
emperyalizmin işlediği en ağır insanlık suçu nedir, biliyor musunuz dedi,
dünyanın insanların hala bağımsızlık, demokrasi, özgürlük gibi kavramlar
yüzünden mücadeleye girebileceklerini ve kazanabileceklerini sandırtmasıdır!”
s.79