Yazar
Adı: Ahmet Hamdi Tanpınar
Basım
Yılı: 2000
Yayınevi:
Dergah Yayınları
Sayfa
Sayısı: 422
Ahmet Hamdi Tanpınar, Doğu ve Batı
kültürlerini sindirmiş ve senteze ulaşmış, sanat ve fikir adamıdır. 1919’dan
beri hocası ve dostu olan Yahya Kemal’in milli tarih ve üsluba bağlı modern sanat üzerine etkileri
çoktur.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, iki uygarlık
arasında bocalayan toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını
saçmalıklarını, alaya alan, eleştiren bir hiciv romanıdır. “İki alem arasında
salınıp duran bir halkın boşluğu.” A.H.T.
Romanın
başkarakteri, Hayri İrdal aynı zamanda da anlatıcısıdır. Kitap, Hayri İrdal’ın
hayatını temel alarak Türk toplumundaki değişimleri dönemsel olarak anlatır.
Romanın birinci kısmı “Büyük Ümitler” Tanzimat öncesi dönemi, “Küçük Hakikatler” ve “Sabaha Doğru” bölümleri Tanzimat dönemini, son bölüm ise
“Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” Cumhuriyet döneminin başlarını ve devamını ele
alır. Romandaki karakterler sembol olarak kullanılarak, dönemlerin eleştirisi
yapılır. Dikkatsiz bir okuyucunun fark etmesi imkansızdır. Tanpınar, tipler ve
olaylar arasında öylesine girift ve ustalıklı ilgiler kurmuştur ki, çok
şahanedir. Mesela Tanzimat’ın sonlarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar
güzel bir geçiş tasvirini okuruz. Abdülhamit dönemini çok kasvetli, yaşam
sevincinden uzak bir dönem olarak ifade eder. Toplumdaki ve etrafındaki herkes
için böyle bir tanımlamalar yapar. Herkes bedbahttır.
Kapitalizm eleştirisi, modern zaman
eleştirisi de yapar. Günümüzde bile derin incelemeyi hak eden bir kitap. Halit
Ayarcı bu çarpıklığın başkahramanıdır.
Tanpınar ustalığıyla yoğrulmuş, fevkalade
bir kara mizah romanı. Yapılan mizahı anlamak için durup düşündüğünüz bir
kitap. Özellikle kurgusu ve olağanüstü ironik hikayesiyle okuyucuda kalıcı bir
anı bırakıyor. Üzerine konuşulacak o kadar ayrıntı var ki tekrar tekrar okundukça çözülebilir. Cümleler dolu dolu,
tespitler harika, mizahi ve eğlenceli bir dille yazılmış. Tanpınar , bizim
toplumun ciğerini bilenlerdenmiş…
Hayatın
içindeki saatin. aslında zamanın. önemini sorgulatan, Hayri İrdal’ın hayatının
Halit Ayarcı ile yolu kesiştikten sonra bambaşka bir yola girişi ile bir
solukta biten Türk Edebiyatında okuduğum en iyi kitaplardan. Ayrıca ikinci kez
okuduğum nadir kitaplardandır.
“Hürriyet!
Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar
açık duran kapısıdır.” s. 23
“Hürriyet
aşkı, bir nevi snobizmden başka bir şey değildir.”
“Lüzumsuz hiç bir şeyin peşinde koşmadım. Hiç bir zaman
sınıfımızın 1. Veya 2. Olmak istemedim. En geri sıralardan insanları seyrettim.
İnsan işlerine uzaktan bakmayı oradan öğrendim.” s.24
“Herkes bilir ki eski hayatımız saat üzerine kurulmuştur.
Avrupa saatçiliğinin en büyük müşterisi daima Müslümanlar ve onlar içinde en
dindarı olan memleketimiz halkı imiş. Günde 5 vakit namaz, ramazanlarda iftar,
sahur her türlü ibadet saatle idi.” s.26
“Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu
da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur.” s.33 (Nuri Efendi üzerinden
zaman felsefesi de yapılmıştır.)
“O büyük bir ruh ve idealisti. Hayatta “hep” veya “hiç”in
kısır çölünde yaşamayı tercih etmişti.” s.51
“Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu yani hafızanın
ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü. Onların yaptığı terkiplerin bizi
benimsemesidir.” s.54
“Ben hiçbir zaman hak diye kendime ait bir şeye inanmadım.” s.67
“Ah o andaki sesim! Nasıl tanıyordum bu sesi ve hıçkıran
vücudumu. Bütün ömründe kaç defa rüyalarımdan kulaklarımda hep aynı
gözyaşlarıyla ıslak bu sesle ve içimdeki bu korkunun ta kendisiyle uyanmıştım.
Korku…Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu o hiç yere
düşmanlık. Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi
anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.” s. 111
“Biz fakirler böyleyizdir. Kader sarayında bizim işlere
bakan büro hiç şaşmaz, ihmal etmez.” s.191
“Radyo devrindeyiz. Musikiyi nadir bir şey gibi
dinlemiyoruz. O; romatizma, nezle, para sıkıntısı, harp ihtimali, çok
geçimsizlik gibi günlerimizin tabi arkadaşı oldu.” s.219
“Newton başına düşen elmayı elma olmak haysiyetiyle mütalaa
etseydi belki çürümüş diye anlatabilirdi.” s.221