Yazar
Adı: Azra Kohen
Basım
Yılı: 2019
Yayınevi:
Everest
Sayfa
Sayısı: 593
Azra Kohen, şimdiye kadar çıkmış tüm
kitaplarını okuduğum biridir. Kitaplarında yoğun bilgi bombardımanına maruz
kalıyorsunuz. Araştırmalarını, son çalışmaları, kitaplarında çok güzel özetler. Birçok
bilgi hakkında farkındalık yaratır. Dip notlarında film, belgesel, araştırma,
müzik mutlaka önerir. O müzik eşliğinde okumak bana müthiş keyif veriyor.
Gör Beni kitabı, 12 bölümden oluşuyor. Bu
sefer konusunda tarih var, tarih sıçramaları var. 1930’lu yıllardan 50’li
yıllardaki Türkiye’yi okurken Sümerlere kadar gidebiliyorsunuz. Ve bir devam
kitabı. Ardından Dinle Beni gelecek.
Kahramanımız Selim, hanedan kanından
geliyordu. Ailesi sarayda yüzlerce yıl vezirlik yapmıştı. Osmanlı torunuydu.
Selim, mirasına sahip çıkacak, Cumhuriyet saçmalığı artık son bulacak,
halifeliğe de sahip çıkılmalı ve “ o adam’ın” inkılapları da durdurulmalıydı.
Selim İstanbul’da bir konakta annesi, teyzesi ve oğlu Orhan ve hizmetçileriyle
yaşıyorlardı. Yeni kiracıları İzmir’den taşınmışlardı ve erkeksizlerdi. Anane,
anne, kızları Ülkü, Ayşe, İlmiye ve Ali. Babalarını, amcalarını, dayılarını ve
abisini savaşta yitirmiş gerçek Cumhuriyetçi insanlardı. İstanbul’un
sokaklarında hep telaş vardı. Akan bir hastalık gibi. Telaşa kapılmış insanlar,
yağmalanan değerlerin, akıp giden hayatın mucizelerinin, anların önemini unutmuşcasına yaşamaktaydılar. Fred, Avustralya’dan buraya ölmeye gelen oğlunu aramaya
geldiğinde bir daha gitmemiş, bu topraklarda kalarak bu halkın öğretmeni
olmuştu. İlmiye, Ali ve Orhan kurulan ilk Cumhuriyet sınıflarında okuma yazma
öğrenmeye gelmişlerdi. Fred’in öğrencileriydiler. İlerleyen sürede İlmiye ve
Orhan evlenecekler, Selim ile Ülkü’de aşık olacaklardı. Selim babasının
ziyaretine gittiğinde hayatındaki her şey değişecekti. Döndüğünde Ülkü’nün iç
dünyasını ele geçirmişti. Ülkü, kalabalıklar arasında yalnız olmayı, otomatik
tebessümlere saklanmayı, sohbetlerde görünmez kalmayı öğrenmişti.
Kitap
Fehmi’nin kaybolan mektubunun ortaya çıkmasıyla son bulur.
“Dans,
zihne en kolay bulaşan hareket değil miydi? Kalbin ritmine karışmış müziğin
kasları yönetme etkisi.” s.30
“Dervişin
gözlerindeki anlam: bilen birinin sabrı, bildiğini korumayı öğrenmiş birinin cesareti, ne yaparsa yapsın hiç bir şey bilmediğini anlayan birinin teslimiyeti
vardı. s. 41
”Hayatın
Gerçekleri ancak sorulara dayanabilirlerse hakikatten gelirdi. Yoksa gerçek hep
değişkendi.” s.52
”Huzursuz
zamanlarda boşlukları kelimelerle doldurmak iyi niyetin acizliğiydi.” s.66
Ek
cümle: EMEK TEMBELLİĞİNİN YARATTIĞI CAHİLLİK!
Hayat
nefes gibidir. Onu kendi adına alırsan yaşarsın.
“Sizin
yönetiminiz çevresindekilerin cahilliğinden beslenir. Bilgiyi ortaya çıkarmaya
çalışanlarla dalga geçmek atalarınızın keşfettiği bir yöntemdir. Pek de işe
yarar. Çünkü birini susturmanın en kısa yolu onu utandırmaktır.” s.91
”Özentilik
kıyafette, görüntüde değil çelinen akılların değerlere sahip çıkamayan
güçsüzlüğündeydi. Kendi köklerinin kıymetini bilmeyenler kendi öz güçlerini de
işleyemezlerdi.” s.93
“Beklentiler
gerçeğin ağırlığını asla taşıyamazdı, ne kadar az iseler hayat o kadar rahattı.
“ s.112
”Yanındakilerin
beklentilerini karşılamak hayatı kolaylaştırır ama fazlası esir ederdi adamı.” s.117
“Bizi
hayrete düşürecek şeyler sunmazsak zihnimize, yaşamayı unuturuz.” s.123
“Utandırıldığında
savunmaya geçmek namusun doğasında vardı.” s.185
“Tecrübe zalim bir öğretmendir; önce imtihan eder sonra öğretir.” s.200
“Denge etrafımızda olan her şeye rağmen olmamız gereken kişiyi unutmamak değil miydi?” s.262
“Fırtınaya en iyi gelen şey okumaktı.” s.410
“En çok değer verdiğini eleştireceksin ki yabancılaşmasın.” s.438
“Annemize annelik yapmak için doğduğumuzu kabullendiğimizde ancak gelebiliyordu huzur. Yoksa her an bir anlama ve anlayış savaşıydı.” s.472
”Hayat
her sonu nedense hep başa bağlardı, her olguda bir döngü vardı ve her döngüde
bir bilgi. Hayatın bilgisini alacak kadar zihni açık olanlar ancak kendi
döngülerini tamamlardı.” s. 563
”Astrologlar
gezegenleri, din adamları kaderi, edebiyatçılar romantizmi, pragmatikler
koşulları, depresifler can sıkıntısını…. Herkes bir şeyleri sorumlu tutar, bir
başkasına karşı hissettikleri sevgiden. Bedenimiz tarafından üretilmiş en
muhteşem kimyasallardan biridir sevgi. Varoluşun sırrıdır.” s. 576