Yazar
Adı: Ahmet Ümit
Basım
Yılı: 2018
Yayınevi:
Everest
Sayfa
Sayısı: 398
Ahmet Ümit’in yazdığı son kitabı benim de
okuduğum ilk kitabı. Ahmet Ümit, önde gelen polisiye yazarlarındandır. Ben ilk
kez bu romanını okudum. Polisiye, gerilim ve macera romanlarında Grange’nin
üzerine kimseyi tanımam.
Romanda sağlam bir polisiye kurgunun yanında
derin sosyolojik ve psikolojik çözümlemeleri var. Çok araştırıyor sanırım,
akıcı yazıyor ve yazdığını da okutmayı biliyor. Polisiyede Türkiye’nin en iyi
yazarıdır.
Kırlangıç Çığlığı kitabında Suriyeli
mültecileri ve çocuk tacizi konularını ele almış. Şu an ki gündeme oldukça
paralel bir kitaptır. Kitabımızın başkarakteri yazarın diğer kitaplarında
olduğu gibi baş komiser Nevzat’tır. Bir gün bir cinayet ihbarıyla gittiği olay
yerinde eski bir hatırayı anımsar. Bu hatıraya göre 2012 yılında bir seri
katilin işlediği cinayetlere benzer bir cinayet vardır. Baş komiser Nevzat ve
ekibi şimdi yeniden ortaya çıkan katilimizin peşine düşerler. Bir yandan da
Suriyeli göçmenlerle ilgili yeni gerçekleri öğrenmeye başlamışlardır. Bu iki
olayın peşinden giderken benzer pek çok cinayetler karşılarına çıkar.
Yazar, ülkemizin kanayan yaralarına
dokunuyor. Okurken bir yanınız suçu işleyenlere öfkelenirken bir yanınız onları
anlamaya çalışıyor. Kitabı okurken bu iki duyguyla savaşmaya başlıyorsunuz.
Kitap bitince size sadece öfke kalıyor.
Ahmet Ümit suçu dünyaya atıyor. Hepimizin
birbirimizin cehennemi olabileceğini söylüyor. Bir çocuğun cehennemi, kendini
istismar eden adam olabilir mi?
”Kimsesizlik, korkunç bir şey baş komiserim.
Annen baban yoksa çocukluk korkunç bir şey. Birileri sana ilgi göstersin
istiyorsun, birileri seni sevsin, birileri seni takdir etsin istiyorsun. Bir
insanın sana neden sevgi gösterdiğini anlayacak tecrüben yok. O gülen gözlerin,
o tatlı sözlerin, şefkatli dokunuşların arkasında nasıl pis bir arzu yatıyor
bunu fark edecek tecrübeye sahip değilsin. Sana iyi davranan bir yetişkin
hemencecik kazanıyor kalbini. Üstelik bu kişi kaldığın yurdun müdürüyse…” s.
183
İç savaştan kaçan insanların cehennemi
onların organlarını çalanlardan başka kim olabilir?
Tam bu noktada kitap kapağındaki soruyu da
sormak gerekiyor.
“Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir
ki cehennem?”
Kitap sadece bir cinayeti anlatmıyor. Her
karakterin bu ülkeye bir mesajı var. Birbirimizin cehennemi olmaktan
vazgeçmeliyiz.
Suriyeli mülteciler, göç sırasında
kendilerini kırlangıçlara benzetirler. Kitabın adı o yüzden Kırlangıç Çığlığı
sanırım.
”Sevinç çığlığı değil bunlar acı dolu
haykırışlar. Kırlangıçlar göçmen kuşlardır. Çok hızlı uçarlar. İşte o göç
sırasında yüzlerce kırlangıç fırtınaya yakalanıp ölürlermiş. Göçü başarıyla
tamamlayan kırlangıçlar, geldikleri ülkenin sıcak gökyüzünde uçarken, yollarda
kaybettikleri arkadaşlarını anımsar acıyla ve öfkeyle böyle çığlıklar
atarlarmış.” s.289
Kitabın kapak tasarımı da romanın bir
yansıması gibi olmuş Diyalogları biraz sıkıntılı. Karakterler fazlasıyla
kendilerini tekrar ediyorlar. Sürükleyici bir cinayet romanı okumak isteyenlere
tavsiyemdir. Hayatta kalabilmek için insanların neler yapabileceğini
okuyorsunuz. İnsana dair bir roman olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder