Yazar
Adı: Ayfer Tunç
Basım
Yılı: 2018
Yayınevi:
Can
Sayfa
Sayısı: 447
“Acılar mı tutkulardan doğuyor, tutkular mı
acılardan? Yaralar mı arzular mı? Siyah mı beyaz mı? Yazı mı tura mı? Ne fark eder?
“ s:353
Bu paragraf yakaladı beni. Alıntıyla
başladım.
Ayfer Tunç, iyi bir edebiyatçı, dile olan hâkimiyetiyle
çok iyi bir yazar. Ne zaman onun kitabını okusam, yakın bir dostumla dertleşmiş
gibi oluyorum. En büyük merakım Ayfer Tunç’un bunları kurgulayacak hayal gücünün
nasıl bir deneyimden beslendiği, hayranım onun kalemine. Kitap yazmadan önce
Edip Cansever okuduğunu duymuştum. Ayrıca bu kitabında “Damage” filminin adı
geçer, bende izledim. Biraz o filmden de beslenmiş sanırım.
Hikayeleri bölüp parçalayarak, zamanda gelip
giderek, ince ince öyle güzel yazıyor ki.
Kitap, insanın hayatını yönlendiren kaderle
başlıyor. Genetik hastalığı olan Umut’un, hastalığının sürecini yavaşlatması
umuduyla, tedavi için Amerika’ya gitmesi ve orada uzun yıllardır yaşayan, ailesinden
kaçan Sanem’le yollarının kesişmesini anlatır. Aralarında yaşanan bir türlü
ismi konmayan “aşk” olduğunu her satırda hissettiren ilişkiyi anlatıyor. Yazar
büyük bir ustalıkla yaşananları parça parça anlatarak, kitap boyunca birbirine
bağlayarak bir puzzle ortaya çıkartır. Ayrıca yapıcı ve yıkıcı anlamda insanın
ailesiyle kurduğu ilişkilerin didiklendiği, hayatını inşa ederken bu
ilişkilerin ne kadar büyük önem taşıdığını görürüz. Öte yandan ebeveynlerinde
kendi hayatları olduğunu, salt anne baba olarak görülmesini eleştiren bir aile
merceği altında devam eder. Geçmişin yüklediği suçluluk duygusunun insanın
yakasını bırakmadığını, yüzleşmektense kaçmanın tercih edildiğini gözler önüne
serer. Bitmek bilmeyen içe dönüşler, geçmişle gelecekle kavgalar devam eder
gider.
Kitabın karakterleri o kadar gerçek ki,
onların iç dünyasını olduğu gibi kendi içimde hissettim. Kendimde fark
etmediğim ya da hiç dile getirmediğim hisleri buldum. Böyle anlarda da kitabı
bir kenara bırakmak zorunda kaldım. Kitabın sonlarında, bitirir bitirmez tekrar
başa dönmeyi düşündüm. Hikaye size çok yabancı olsa da kendi hikayenizi
okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Aktarılan duyguları çok net anlatmış. İşte bu
yüzden Ayfer Tunç en sevdiğim yazar.
İkiye bölünmüş bir kitap. Yazı kısmı Umut’la
başlıyor, Tura kısmı Sanem’in anlattıklarıyla devam ediyor. Yazı-Tura veya
Umut-Sanem. Kurgusu, ana hikayesi çok iyi. İki kişi arasındaki kısa zamana
sıkışmış bir aşk hikayesi denilebilir. Kitapta çok sayıda karakter derinlikli
olarak anlatılmış. Yazar, Umut’un hastalığının seyrini ustalıkla bir hekim gibi
anlatmış. İnsan elini uzatıp kaderin önüne geçmek istiyor. Okuduktan sonra yoğun hüzün, ölüm gerçeğini
kabullenme, kadere başkaldırma gibi duygular hissediyorsunuz. Ayrıntılar biraz insanı
yoruyor. Kolay sürükleyici bir roman değil, ağır okunuyor.
Bu kitapta her şeyden önce edebiyat var.
Mutlaka ama mutlaka okuyun…
Ayfer Tunc okuyorum şu an
YanıtlaSil