Yazar Adı: Çiğdem Dürüşken
Basım
Yılı: 2014
Yayınevi:
Alfa Felsefe
Sayfa
Sayısı: 415
"Pythagoras öğretilecek bilgilerin hiç
birinin boşa gitmemesi, öğrenen tarafından mutlaka anlaşılması ve hayata
geçirilmesi gerektiğine inandığından, herkese her bilgiyi vermenin adil bir
davranış olmayacağını düşündü. Çünkü anlaşılması öyle kolay olmayan, aksine
yüksek bir idrak yeteneği gerektiren bilgileri düşük kapasitedeki zihinlere
akıtmanın ne kişinin kendisine bir hayrı dokunabilirdi ne de içinde yaşadığı
toplumun genel hissiyatına.” s.83
"Pythagoras’ın
öğretilerinde her öğrenci için susmayı öğrenmek yaşamın ilk dersiydi. “Bunu
yap, şunu yapma!” türündeki buyruklardan ibaretti. Genel derslerde öğrenilenler ”Nedir?” ”En temel olan nedir?”
“Ne yapmak ya da ne yapmamak gerekir?” gibi 3 sorunun yanıtları olan düsturlardır. Örneğin, “Kutlular adası nedir? Güneş ve Ay;
En
doğru olan şey nedir? Kurban kesmek;
En
bilge olan nedir? Sayı;
İnsan
için en fazla beceri gerektiren sanat nedir? Hekimlik;
En
güzel şey nedir? Zihin;
En
mükemmel şey nedir? Mutluluk;
En
doğru söz nedir? İnsanların hepsinin ahlakı bozuktur” gibi.” s. 86
Bu
konuda Pythagoras’ın tavrı adeta bir hekimin tavrını andırırdı; nasıl ki bir
hekim hastalarını tedavi ederken tedavinin ayrıntılarına hiç girmeden onları
sağlıklarına kavuşturur, işte aynı şekilde o da ahlaki ve düşünsel ilkeleri
sembolik olarak aktarır ve öğrencisinin zihninde uyana “Neden böyle?” sorusuna
kendisinin yanıt vermesini beklerdi. Yani onun ruhsal sağlığına kavuşması için
kendi kendine tedavi olması gerektiğine inanırdı.
“Evet
sofistlerin hepsi kuşkucuydu ve eleştiriden keyif alıyordu; sürekli
duygularımızın yetersizliğinden, hata yapabilme olasılıklarının yüksek
oluşundan ve bilinebilecek sağlam bir gerçekliğin olamayacağından dem
vuruyorlar ve geleneğin doğaya karşıt olduğunu söylüyorlardı.” s.135
“Ölü
gömme törenlerinde mezara su serpilmesinin nedeni de ruhun ilk hissedeceği
duyguya yani susuzluğa çare sunmak, ruhu serinletmektir.” Platon’da Ahlak
kısmından alıntı. s.203
“Adaletli bir toplumda aşırı tutkulara, ruhun
dinginsiz öfkelerine, kıskançlıklarına, korkularına, hazlarına, acılarına yer
yoktur. Toplumda adaleti sağlamakla görevli yargıcın yaşlı olması tercih
edilir.” s.208
Aristoteles, Ahlak ve Siyaset bölümünden;
“en genel anlamıyla ”erdemli karakter, iki zıt
insani eğilim arasındaki orta yoldan ibarettir” yani “erdem noksanlık ya da
aşırılık değil, orta olmadır.” Örneğin kahramanlık, korkaklık ile gözü karalık
arasında orta noktadır ve ahlaki olarak hakiki bir erdemdir ya da alicenaplık
veya yüce gönüllülük, tamahkarlık veya açgözlülük ile hovardalık arasında orta
noktadır, dolayısıyla ahlaki anlamda hakiki erdemdir.” s.274
“Retorik,
insana konuşma yetisinin gücünü, şiir doğanın yaptığı gibi yapabilme
özelliğini, ahlak, mutlu olma amacının kendi doğasında gizli olduğunu, siyaset
de yaratılıştan itibaren toplumsal bir varlık olduğunu gösterir.” s.278
“Ataraksia,
karmaşadan uzak kalma halidir, sakinlik, dinginlik ve dengeliliktir.
Tutkulardan, acılardan, heyecanlardan ya da coşkun ruh hallerinden, boş
arzulardan kurtulma, insanın mutsuzluğuna neden olan ne kadar fiziksel ve
ruhsal kıpırtı varsa hepsinden hür olmaktır.” s.292
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder