Yazar Adı: Paulo Coelho
Basım
Yılı: 2005
Yayınevi:
Can Yayınları
Sayfa
Sayısı: 178
Paulo Coelho; 1947 doğumlu, Brezilya’lı söz
ve roman yazarı. Türkiye’de Simyacı romanıyla tanınan, benim de okuduğum “ermiş
ruhlu” yazardır. ”Veronika Ölmek İstiyor” kitabının ise ben de ayrı bir yeri
vardır. Coelho, spritüel kitaplarında, karanlık ve ürkütücü olabiliyor. Fakat okurla
bağını iyi kuran bir yazardır.
Zahir kitabında, kaybolan karısını bulmak için yola çıkan yazar, Fransa’dan Orta Asya’ya uzanan kendi içsel yolculuğunu anlatır. İçsel anlatımı sevenler için müthiş bir roman. Kitap sürükleyici değil, ben sıkıntılı buldum. Kitabın içindeki insanlar arasında sorgulama, tartışma, cevapsız sorulara yanıt arama şeklinde bir anlatım var. Mistisizm, aşırı romantizm kullanımı mevcut, sürprizleri pek yok.
Yine de iyi okumalar dilerim.
“Özgürlük,
birilerine sözler vermeden yaşamak değil benim için en iyisini seçme
yeteneğiydi”.
“Ben
serüven ve bilinmeyen peşinde koşarken, kadınlar denge ve sadakat arıyorlardı.”
“O
hiç şikayet etmeden, kendisini kurban görmeden tüm zor günlerde ayakta kaldı.”
“Sadakat
nedir ki, zaten benim olmayan bir bedene ve ruha sahip olma duygusu mu?”
“Aşk,
evcilleşmemiş bir güçtür. Onu kontrol etmeye çalıştığımızda bizi yok eder. Onu
hapsetmeye çalıştığımızda o bizi esir alır. Onu anlamak için çabaladığımız da kendimizi kaybolmuş ve şaşkına dönmüş hissetmemizi sağlar.”
“İnsanlar
savaşta oldukları zaman mutlular. Onlar için dünyanın anlamı var. Daha önce
söylediğim gibi, bir dava uğruna güç toplamak ya da kendilerini kurban etmek
yaşamlarına anlam katıyor.”
“Aslında
duyduğum aşka tamamıyla inandığıma da emin değilim; sadece yaralı bir gurur da
olabilir.”
“Evlilikte
kadına en fazla keyif veren şeyin ne olduğunu biliyor musun?
-Sex
-Hayır
yemek yapmak. Yemek yiyen erkeğini seyretmek. Bu bir kadının zafer anıdır,
çünkü bütün gününü akşam yemeğini düşünerek geçirmiştir. Ve bunun nedeni
geçmişteki hikayede saklı olmalı açlıkta, neslin tükenme tehlikesinde ve
hayatta kalma çabalarında”
“Modanın
bize söylediği gibi giyinmeliyiz, sevsek de sevmesek de sevişmeliyiz, ülkemizin
sınırları için öldürmeliyiz, emekliliğin bir an önce gelmesi için zamanın çabuk
geçmesini istemeliyiz, politikacıları seçmeli, yaşamın ne kadar pahalı
olduğundan şikayet etmeli, saç biçimimizi değiştirmeli, farklı olan herkesi
eleştirmeli, dinsel inancımıza bağlı olarak Pazar, Cumartesi, Cuma günleri dini
görevlerimizi yerine getirmeli ve orada günahlarımızın bağışlanması için
yalvarmalı ve gerçeği bildiğimiz için gurur duyarak kendimizi göklere çıkartıp
yanlış tanrıya ibadet eden diğer kabileyi küçümsemeliyiz.”
“Aptal
insanlara gerçekten de özel bir kimlik kartı verilmeliydi çünkü kolektif
aptallığı besleyen onlardı”
“Neden
bazı insanları severiz ve diğerlerinden nefret ederiz? Öldükten sonra nereye gidiyoruz?
Sonunda öleceksek neden doğuyoruz? Tanrı ne demek?
Steplerden rüzgarın değişmeyen sesiyle yanıt
geliyor. Ve bu kadar yeter: yaşamın temeline dayalı soruların asla yanıtlanamayacağını ve yine de hala ilerleyebileceğimizi bilmek yeter.”