20 Ekim 2020 Salı

ZAHİR

 Yazar Adı: Paulo Coelho

Basım Yılı: 2005

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa Sayısı: 178

 

   Paulo Coelho; 1947 doğumlu, Brezilya’lı söz ve roman yazarı. Türkiye’de Simyacı romanıyla tanınan, benim de okuduğum “ermiş ruhlu” yazardır. ”Veronika Ölmek İstiyor” kitabının ise ben de ayrı bir yeri vardır. Coelho, spritüel kitaplarında, karanlık ve ürkütücü olabiliyor. Fakat okurla bağını iyi kuran bir yazardır.




   Zahir kitabında, kaybolan karısını bulmak için yola çıkan yazar, Fransa’dan Orta Asya’ya uzanan kendi içsel yolculuğunu anlatır. İçsel anlatımı sevenler için müthiş bir roman. Kitap sürükleyici değil, ben sıkıntılı buldum. Kitabın içindeki insanlar arasında sorgulama, tartışma, cevapsız sorulara yanıt arama şeklinde bir anlatım var. Mistisizm, aşırı romantizm kullanımı mevcut, sürprizleri pek yok.       

   Yine de iyi okumalar dilerim.

“Özgürlük, birilerine sözler vermeden yaşamak değil benim için en iyisini seçme yeteneğiydi”.

“Ben serüven ve bilinmeyen peşinde koşarken, kadınlar denge ve sadakat arıyorlardı.”

“O hiç şikayet etmeden, kendisini kurban görmeden tüm zor günlerde ayakta kaldı.”

“Sadakat nedir ki, zaten benim olmayan bir bedene ve ruha sahip olma duygusu mu?”

“Aşk, evcilleşmemiş bir güçtür. Onu kontrol etmeye çalıştığımızda bizi yok eder. Onu hapsetmeye çalıştığımızda o bizi esir alır. Onu anlamak için çabaladığımız da kendimizi kaybolmuş ve şaşkına dönmüş hissetmemizi sağlar.”

“İnsanlar savaşta oldukları zaman mutlular. Onlar için dünyanın anlamı var. Daha önce söylediğim gibi, bir dava uğruna güç toplamak ya da kendilerini kurban etmek yaşamlarına anlam katıyor.”

“Aslında duyduğum aşka tamamıyla inandığıma da emin değilim; sadece yaralı bir gurur da olabilir.”

“Evlilikte kadına en fazla keyif veren şeyin ne olduğunu biliyor musun?

-Sex

-Hayır yemek yapmak. Yemek yiyen erkeğini seyretmek. Bu bir kadının zafer anıdır, çünkü bütün gününü akşam yemeğini düşünerek geçirmiştir. Ve bunun nedeni geçmişteki hikayede saklı olmalı açlıkta, neslin tükenme tehlikesinde ve hayatta kalma çabalarında”

“Modanın bize söylediği gibi giyinmeliyiz, sevsek de sevmesek de sevişmeliyiz, ülkemizin sınırları için öldürmeliyiz, emekliliğin bir an önce gelmesi için zamanın çabuk geçmesini istemeliyiz, politikacıları seçmeli, yaşamın ne kadar pahalı olduğundan şikayet etmeli, saç biçimimizi değiştirmeli, farklı olan herkesi eleştirmeli, dinsel inancımıza bağlı olarak Pazar, Cumartesi, Cuma günleri dini görevlerimizi yerine getirmeli ve orada günahlarımızın bağışlanması için yalvarmalı ve gerçeği bildiğimiz için gurur duyarak kendimizi göklere çıkartıp yanlış tanrıya ibadet eden diğer kabileyi küçümsemeliyiz.”

“Aptal insanlara gerçekten de özel bir kimlik kartı verilmeliydi çünkü kolektif aptallığı besleyen onlardı”

“Neden bazı insanları severiz ve diğerlerinden nefret ederiz? Öldükten sonra nereye gidiyoruz? Sonunda öleceksek neden doğuyoruz? Tanrı ne demek?

 Steplerden rüzgarın değişmeyen sesiyle yanıt geliyor. Ve bu kadar yeter: yaşamın temeline dayalı soruların asla yanıtlanamayacağını ve yine de hala ilerleyebileceğimizi bilmek yeter.”

 

DİNSEL İNANÇLAR VE DÜŞÜNCELER TARİHİ 3

 Yazar Adı: Mircea Eliade

Basım Yılı: 2003

Yayınevi: Kabalcı Yayınevi

Sayfa Sayısı: 328


 Muhammed’den Reform Çağına

   Eliade, bu cildini de 8 bölümde toparlamış. Hıristiyan kiliselerinin tarihini aydınlanma çağına kadar sürdürüp Hinduizm’in gelişmesi, ortaçağ Çin’i ve Japonya dinleri hakkındaki bölümleri bu cilde bırakmış. IV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla kadar Avrupa'daki dinsel inançlar, düşünceler ve kurumlar üzerinde (skolâstik, Reformlar) daha az durmuş. Ders kitaplarında önemsenmeyen veya suskunlukla geçiştirilen olaylara daha geniş yer vermiş gibi. Örneğin Heterodoks akımlar, zındıklıklar, halk mitolojileri, ibadetleri, cadılık, simya, ezoterizm gibi dinsel yaratımlar ilginçti. Sonuçta dinsel inançların ve düşüncelerinde bir tarihi olduğunu ben bu kitap sayesinde çözümledim. Bu cildin en önemli gelen kısmı arkaik ve geleneksel dinlerin tanıtılması oldu.



“Cengiz han, İmam Buhari ile yaptığı tartışma da ona şöyle der: “Tüm evren tanrının evidir, ona ulaşmak için özel bir yer (örn, Mekke) belirlemenin ne faydası var?”

“Tüm evrensel din kurucuları içinde, yaşam öyküsü ana hatlarıyla bilinen tek kişi Muhammed’dir.” s.79

“Tüm mezhepler “söz, söylem” anlamına gelen ama sonunda ilahiyatı ifade etmek için kullanılmaya başlanan Arapça bir terim olan kelam adıyla bilinen akli yöntemi kullanmışlardır. En eski kelamcılar, Hicri II. Yüzyılın ilk yarısında Basra’da örgütlenen düşünürler grubu olan Mu’tezilerdir.” s.13

"İlk imam Ali’ye göre: “Kuran’ın hiçbir ayeti yoktur ki, dört anlamı bulunmasın.

Zahiri anlam (dil ile ikrar içindir.)

Batıni anlam (kalple idrak içindir.)

Hadd (sınır) (caiz olanla olmayanı ayıranı belirler)

Muttala (ilahi tasarı) Allah’ın her ayet ile insanın içinde gerçekleştirmeyi hedeflediğidir.

Bu anlayış Şiiliğe özgüdür. Birçok mutasavvıf ve kelamcı tarafından paylaşılmaktadır.

”Şeriat hakikatin zahiri yönü, hakikat ise Şeriat’ın Batıni yönüdür. Şeriat: simge, Hakikat: simgelenendir. İran’lı filozof N. Hüsrev.” s.138

 

3 Ekim 2020 Cumartesi

DİNSEL İNANÇLAR VE DÜŞÜNCELER TARİHİ 2

 

Yazar Adı: Mircea Eliade

Basım Yılı: 2003

Yayınevi: Kabalcı

Sayfa Sayısı: 480


Gotama Budha’dan Hıristiyanlığın Doğuşuna

   Mircea Eliade, eserinin bu cildinde de dinsel düşünceler tarihini, neredeyse yedi kıtayı ele alarak, haritasını çıkarıyor. Yazarın en büyük ustalığı dinler tarihini anlatırken mitleri, teolojiyi, tarih ve felsefeyi sentezleyerek sunuyor okurlarına. En önemlisi, düşünce tarihini de anlatmayı çok iyi başarıyor. Zihnimizin boşluklarını dolduran bir külliyat niteliğinde. Dinler şöyle gelmiştir, peygamberler böyle gelişmiştir, insanlar bu yüzden inanmıştır gibi beklentiniz varsa okumayın. Çünkü bir tarih kitabı, ders kitabı niteliğinde.



   Yazar kitapta, Eski Çin, Hinduizim, Roma, Kelt, Cermen, korsanlar, baskıncılar, Trak dinleri, Yahudilik, İran ve Hıristiyanlığın doğuşunu, bölümler halinde anlatıyor. Söylemsel ve simgesel tüm temel yapıları ortaya koyar ve dinin bir dünya görüşü olduğunu söyler. Gerçek ve anlamlı bir  dünya bilinci kutsallığın keşfiyle ilgili oluyor.

 Keltler,Cermenler Traklar ve Getler bölümünden:

“Tüm kıyamet edebiyatının iyi bilinen klişelerine burada da rastlanmaktadır.: Ahlak giderek çöker, insanlar birbirini boğazlar, yer sarsılır, güneş kararır, yıldızlar aşağı düşer; zincirlerinden kurtulan canavarlar yeryüzüne saldırır; Büyük Yılan okyanustan dışarı çıkar, büyük su baskını felaketlerine yol açar.” Ama daha özgül ayrıntılarda bulunmaktadır. s.187

İran'ın Yeni Sentezleri bölümünden:

“Yaşayan hükümdarların tanrılaştırılması Helenistik çağa özgü bir olgudur.” s.354

“maddi dünyada yalnızca insan hür iradeye sahiptir. Ama ruh ancak içinde yaşadığı beden aracılığı ile etken olabilir, beden ruhun aracı, giysisidir. Üstelik beden de karanlıklardan değil ruhla aynı tözden yapılmıştır; başlangıçta beden ışıltılı ve güzel kokuluydu ama tensel istekler onun kötü kokmasına neden oldu. Bununla birlikte mahşer gününden sonra, ruh yeniden dirilecek ve şanlı bir bedene kavuşacaktır.” s.365

 

DİNSEL İNANÇLAR VE DÜŞÜNCELER TARİHİ CİLT 1

 


Yazar Adı: Mircea Eliade

Basım Yılı: 2003

Yayınevi: Kabalcı Yayınevi

Sayfa Sayısı: 462


Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına

   Kitap bilgi bombardımanı sunuyor. Yazar kitabı kısa ve özlü hale getirerek 3 ciltte toplamıştır. Meraklısı mutlaka okumalıdır. Okumak benim 3 ayımı aldı. Ki yüzeysel bir okuma yaptım. Hayli kapsamlı kaynakça kullanmış.



   Bu kitabın okuyucusu; paleolitik çağın, Mezopotamya ve Mısır’ın düşünce ve inançlarını gözden geçirdikten sonra Veda ilahileri (sadece Hinduizm’in değil aynı zamanda Ari kültürünün de yazılı kaynağı, kutsal bilgi), Brahmanalar (Hint kozmolojisinde piramidin en tepesindeki insan oğulları, evrensel ruh) ve Upanişadlar’la (Hinduizm’in felsefi ve daha çok mistik yapıdaki kutsal kitapları) karşı karşıya kalacak, Zerdüşt, Gautama Budha ve Taoculuk, Helen mysteria’ları, Hıristiyanlığın yükselişi, Gnostisizm (Tüm dünyevi değerleri hiçe sayan bilgi kaynağının keşif ve ilham olduğunu savunan tasavvufi ve felsefi akım), simya ve Graal (kutsal kase veya felsefe taşı) mitolojisi üzerine düşünecek sonra Sankara’yı (Hindu Tanrısı) Tantracılığı ve Milarepe’yı (Tibet’in ünlü yogilerinden), İslam’ı, Gioacchino da Fiore’yi (İtalyan bir ilahiyatçı) veya Paracelsus’u (16. yy doktor, modern tıbbın kurucularından) keşfedecek, Quetzalcoaltl (Mezoamerika (Kolomb öncesi Amerika kıtasında yaşamış yerliler) panteonu içindeki tüylü yılan ve ağlayan tanrısı) ve Viracocha’yı (İnka’ların gezgin sakallı ihtiyar tanrısı) ve Gregorios Palamas’ı (Ortaçağın ilk papası), ilk Kabalacıları, (Yahudi mistisizminde ezoterik bir disiplin, düşünce okulu) ve İbn-i Sina’yı keşfettikten kısa bir süre sonra Alman illuminatistleri (1776’da kurulmuş batıl inanca, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine karşı koyan mason topluluğu) ve romantikleriyle, Hegel, Max Müller, Freud, Jung ve Bonhoeffer’le karşılaşacaktır.”

 

“Kutsal; insan bilincinin tarihinde bir aşama değil bilincin yapısı içinde bir unsurdur.” s.11

“Avlanma, cinsiyetler arası iş bölümünü belirledi ve böylece “insanlaşmayı” da güçlendirdi.”

“Çatışmalar, yarışmalar, kavgalar hayatın yaratıcı güçlerini uyandırır, kışkırtır veya artırır.”

“Her teknolojik buluşa, her ekonomik ve toplumsal yeniliğe ikinci bir dinsel anlam ve değer katmanı eşlik eder gibidir.”

“Tahıl ekimini yaygınlaşması belirli ritüelleri, mitleri ve dinsel düşünceleri de beraberinde taşıdı.”

“ekili tarlalar kadınların mülkü haline geldi. Koca eşinin evine yerleşiyor ve soy anaya bağlı olarak yürüyordu. Erkekler, av ve balıkçılık dışında, tarla açma, tarıma elverişli hale getirme çalışmalarını üstleniyorlardı.”

“Romalılar tarihsel olarak düşünürken, Hintliler masalsı biçimde düşünmektedir. Romalılar milli, Hintliler evrensel açıdan düşünmektedir. Romalıların ampirik, görelileştirici, siyasi, hukuki düşünme biçimi karşısında, Hintlilerin felsefi, mutlak, dogmatik, ahlaki ve mistik düşüncesi yer almaktadır.”

Argoslar ve Arkadialar yunan mitolojisinin kahramanları, birçok insanlık kurumlarını onlar bulurlar. Site yasaları ve kent yaşamının kuralları, tek eşlilik, madencilik, şarkı, yazı, taktik vs bazı zanaatları onlar uygular. Onlar tam anlamıyla site kurucularıdır ve koloniler kuran tarihsel kişilikler öldükten sonra kahraman olurlar.” s.347