7 Ekim 2018 Pazar

MALAFA



Yazar Adı: Hakan Günday
Basım Yılı: 2005
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 212

   1976 Rodos doğumlu yazar, Brüksel’de eğitimini tamamlamıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Celine, Elias Canetti, Herman Hesse, Harry Mulisch, Yahya Kemal Beyatlı, Rıfat Ilgaz kitaplarıyla büyümüştür. Birbirinden şahane 8 kitabı vardır. 2014 yılı Türk-Fransız Edebiyat ödülünü kazanmıştır. Yer-altına meyyal dili, insanı yorumlama biçimi ve kışkırtıcı cümleleri ile kendine has bir edebiyat yazarıdır. “Kaybedenlerin romancısı” denilebilecek bir tarzı vardır.


 Malafa: Kuyumcuların kullandığı yüzük düzeltme ve numaralandırma aracı.
   Kitap, turizmin en gözde yeri, kalbi sayılan Antalya’da Topaz Jewelery Center denilen avm  de geçen bir günü anlatıyor. Geniş bir zaman aralığı yok sadece 2 saat denilebilecek bir sürede ve tabi flashbacklarla anlatılıyor. Günday, büyük bir kuyumcu merkezinde işlerin nasıl yürüdüğünü orada çalışan tezgahtar Kozan’ın ağzından yazıyor hikayeyi. Avm de geçen tezgahların ve tezgahtarların hikayesi.
   Kozan karakteri bir kuyumcuda çalışan, asıl işi tezgahtarlık olmayan ama hayatın oraya sürüklediği bir tezgahtar. Kaderi burada şekilleniyor ve şekillendiği yerin bir numaralı adamı oluyor. Ve Kozan’ın o günkü avı bir turist aile. Turistler onlar için sonuna kadar kanı emilecek avlar. Kozan yalan, üç kağıtçılık, kurnazlık üzerine mastır yapmış bir karakter. O kadar hızlı ve ikna edici konuşuyor ki karşısındakiler ona adeta büyüleniyor. Malı satmak için türlü tezgahların döndüğü dükkanlar, turizm acenteleri, rehberler, dükkan sahipleri arasındaki pazarlık ilişkileri vs. Okurken psikolojiyi zorluyor kitap. Okuyan belki de bir daha kuyumcuya gitmek istemeyecek, tatildeyken harcama dürtülerini törpüleyecek. Antalya’dan, kuyumcudan, turizmden insanı soğutuyor. Çünkü kitap çok acımasız gerçekleri beynimize kazıyor.(Hakan Günday taktiği) Bizim bilmediğimiz, yabancısı olduğumuz şeyleri çok iyi tespitlerle zihnimizi açıyor. Yer yer çok isabetli paragrafları var, güzel benzetme ve cümleler kuruyor. Zekice gözlemleri var.
   Kitap 5 bölüm başlığı altında verilmiş:”Uyanış, Tanışma, Tezgah, Tanışma, Uyanış.” Sondaki Uyanış baştaki Uyanışla bağlanmış. Kitapta bir çok hikaye aynı anda yürüyor. Kitabın metaforu; tezgah. Son bölümü şu cümlelerle bitirir: “Kimin tezgah olduğu tezgahın sonunda belli olur.”
 ”Dünya bir tezgahtır. Tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır.” s.212
    Kitaptan alıntılarla bitireceğim.
 “Evladım her şey hayırla başlar. Müşteri “Hayır!” der, ben “Hayırdır” derim.” s.53
 “Türkiye caza benzer. Bir sonraki notanın ne olduğunu tahmin edemezsiniz. Ve bu yüzden dinlemeye devam edersiniz.” s.148
 “Çünkü tatil bir insanın gerçek zaman ve mekandan uzaklaşmasıdır. Kendi başına hayal kurmaya gücü yetmeyenlere paketlenip sunulmuş bir üründür. Tatilin kullanım kılavuzu ise rehberdir.” s.158
 “Tabi ki bütün tezgahtarlar ahlaksız ve suçlu değildir. Ancak tezgahtarlık, ahlaksız ve suçluların, kişilik özelliklerini değiştirmeden yasal olarak yapabilecekleri ender mesleklerdendir. Belki de bütün meslekler böyledir. Bütün insanların ahlaksız ve suçlu olabileceği gibi. Her şey bütün ihtimallere eşit uzaklıktadır. Yakınlaşıp uzaklaşmaları geçicidir.” s.129
   Günday’ın sembollerden yola çıkarak yaptığı analizlerde çok güzeldi;
“Türkiye’de rakı içerken, kadehi önce sofraya vurur sonra diğer kadehlere tokuştururuz.
 -Neden?
 -İki nedeni var. Öncelikle sağlıklarına içtiğimiz ancak sofrada olmayan ve sevdiğimiz kişileri anmak için, ikinci nedense rakının insanı konuşturmasından kaynaklanır. Kadeh sofraya vurulursa gizlilik yemini edilmiş demektir. O sofrada konuşulacak her konu o sofrada kalacaktır. Rakı insanı soyar. Sarhoş, sofradan çıplak kalkandır. Ama sofranın adı rakı sofrasıdır. Yani çıplaklar kampı.” s.183
 “İnsan her şeyi düşünebilir. Düşünce zemini sonsuzluk olan bir oyundaki piyondur. İstediği yere gider. Hayal kırıklığı, varoluş uykusuzluğu ya da sadece merak kurbanı olan insan, yeryüzündeki benzerlerinin tamamını öldürüp Tanrı’yla yalnız kalmak isteyebilir. Tanrı’yla konuşmak için en yüksek dağın zirvesine çıkıp “Neden?” diye sorabilir. “Artık yalnızız. Ne mucizelerinden korkacak yığınlar var, ne de cennet ve cehennemine yollayabileceğin iki ayaklı hesap makineleri. Sadece sen ve ben. Anlat şimdi. Neden?” Düşünce insanın ölümsüz olan tek organıdır. Sonsuza kadar yeryüzünün sırtında zıplayan tenis topları gibi bir kafa tasından diğerine çarpar.” s.107
   Kitabın kendine özgü bir bulmacalı dili vardı. Karşıma çıkan yeni kelime ve söyleyişler için internette gezdim. “Malafa okuma sözlüğü” diye paylaşım oluşturmuşlar. Başlangıçta anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Okumaya devam ettikçe kitap kendi dilini size kabul ettiriyor. Günday’ın çok piyasa ve amatör olduğunu düşünenler oldukça fazla. Fakat öyle keyifli bir kitap ki. Okuyun mutlaka. Ağır kitaplardan sonra güzel bir mola da olabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder