23 Şubat 2018 Cuma

PLATİNOS ya da Bakışın Saflığı



Yazar Adı: Pierre Hadot
Basım Yılı: 147
Yayınevi: Doğu batı
Sayfa Sayısı: 147

   Antik çağ felsefesi uzmanı Pierre Hadot bu kitabında Platinos’un felsefesine dair etkileyici bir özet sunuyor. Platinos düşüncesinin temel öğretilerini, geçmişteki ve bugünkü anlamlarıyla aktarıyor. Kitap; Ben’in Mertebeleri, Mevcudiyet, Aşk, Erdemler, Tatlılık ve Yalnızlık gibi bölümlerden oluşuyor.


  Platinos, M.S. 205-270 yılları arasında yaşamış ve Platon’un metafiziğini biraz farklı biçimde öne süren ve öğretisi sayesinde, Platon’un Helenistik çağda ve Orta-çağda hem Hristiyan felsefesinde hem de İslam felsefesinde etkili olmaya devam ettiği, ünlü filozoftur. O da tıpkı Platon gibi maddi dünyanın sürekli olarak değiştiği için gerçek olmayacağını düşünür. Değişmeyen varlık ise Tanrı’dır. Tanrının bu dünyadaki her şeyi aştığını söylemek dışında hiç bir şey söylenemeyeceğini iddia eder. “O,ne madde, ne ruh, ne de zihindir. Duygularımız ona ulaşamaz.” Platinos için Tanrıya ulaşmanın tek yolu, mistik bir vecd hali içine girmektir. Tanrı’dan BİR diye söz eder. Tanrının değişmediğini ve dolayısıyla O’nun yaratılmamış ve bölünmez olduğunu gösterir. Tanrı hakkında O’nun bir, bölünemez, değişmez, ezeli ve ebedi olduğunu söyleyebiliriz.
   Resminin ve heykelinin yapılmasına hiç izin vermemiş tüm çabasını öğretisi için harcamıştır.
      ”Kendi heykelini yontmaya devam et.” Say:13
  Bu sözler Yeni Plâtonculuğun kurucusu Platinos’un tüm zamanlara hitap eden çağrısıdır. Kendini bulmak için bakacağın ilk yer sensin diyor. Platinos iyiyi, güzeli, saf aşkı, erdemi yaşamak için kendini yontmalı, üzerindeki kabukları atmalı ve içindeki varlığı keşfetmelisin. Bu ancak bütün görünümlerin ötesine geçen saf bir bakışla mümkündür.
   Ek bilgi: Platinos, dünyanın yaratılışını ve varoluşunu açıklamak için felsefe tarihinin ilk “TÜRÜM” öğretisini geliştirmiştir.
   Türüm. Doğa tanrıcılığa göre bütün varlıkları tek ve tümel töz olan Tanrı’dan, yalımdan ışığın çıkması gibi çıkması, türemesidir.
   KEYİFLİ OKUMALAR…


16 Şubat 2018 Cuma

DÜŞÜNCELER

DÜŞÜNCELER

Yazar Adı: Marcus Aurelius
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 158

   Macus Aurelius (M.S. 121-180) hem filozof hem hükümdardı. Platon “Hükümdarlar filozof, filozoflar hükümdar olsaydı, kentlerin yüzü ışırdı.”diyor. Roma'nın en başarılı hükümdarlarından biri olmuştur. Marcus Aurelius adı –belki de sanı demek daha doğru-Aurelius, Latince de “altın” anlamına gelir. 19 yıllık hükümdarlığı Roma'nın altın çağına rastlar. Ön Asya’da, Suriye’de, Mısır’da Yunanistan’da seferlere çıkmış, Roma’da uzun süre kalmamıştır. Düşünceler kitabını da bu seferlerde,12 kitap halinde söyleşi şeklinde yazmıştır. Kitap boyunca kendi kendine öğütler vermiş, uyarılarda bulunmuştur. Kendi kendini sorguya çekip, vicdan muhasebesi yaparak ruhunu arındırmak istemiştir. Bu da onun kendini geliştirmek, hep Stoacı bir görüngüden “bilge” kişi olmak için nasıl davranması gerektiğini sürekli olarak düşündüğünü gösterir.


   Stoacılık (M.Ö.) 3.yüzyılın başlarında Atina’da kurulup, sonra Roma’ya kayan hayata dair çözümler üreten bir felsefe ekolü, bir din olarak da bilinir. Stoacılık Hıristiyanlıkla savaşmış ve Hıristiyanlığı bir çok bakımdan etkilemiş bir öğretidir. Roma stoacılığının 3. Temsilcisi de Marcus Aurelius’tur. (Stoa; sütunlu galeri anlamına gelir.) Stoacı felsefe 3 bölümden oluşur: Ahlak, mantık ve fizik(metafizik) Bu üç bölümde üçü birlikte, bireyin insanlara ve nesnelere karşı tavrını belirliyor.
   Roma Hukukunun 3 ana ilkesi de; dürüst yaşamak, hiç kimseyi incitmemek, herkese kendi hakkını vermek olarak bilinir. Marcus bu 3 ilkeyi kişiliğinde ve davranışlarında birleştirmiş birisidir.
   Kitap boyunca ideal insan olma yolunda kendini geliştirme sürecini görürüz.
   ”İyi bir yazgı, ruhun iyi eğilimlerinin olması, iyi dürtüler, iyi eylemlerdir.” Say:77
   Düşünceler kitabında evren, yaşam, ölüm ve zaman kavramları uzun uzun anlatılmıştır.
   EVREN, her şey birbirine bağlıdır, onları birbirine bağlayan bağ kutsaldır, hiç bir şey insana yabancı değildir. Her şey birbiriyle ilişkili olarak düzenlenmiş olup, evrenin düzenini oluşturur.
   YAŞAM, her birimizin şimdiki zamanda bu kısacık anda yaşadığını unutma; geri kalan günlerimiz çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektir. Yaşam kısadır.
   ÖLÜM ünü de evrendeki olaylar zincirinin zorunlu bir halkası olarak dinginlikle kabul edeceğini savunur. Ölüm kavramı kitapta sık sık yinelenmektedir.”insan yaşlı da ölse, genç de ölse, ölümle aynı şeyi yitirir. Şimdiki zaman, insanın yoksun kalabileceği biricik şeydir. Sahip olduğu biricik şey, hiç kimse sahip olamadığı bir şeyi yitirmez”
   ZAMAN “an”ın değerini vermektir. Stoacı ahlakın ilkelerine göre yapmaktır. Marcus, zamanın hızla akışını: “insanın uçarken görüp gönül verdiği bir serçenin daha ona sevdalanır sevdalanmaz kanat çırparak gözden yitip gidişi” ne benzetiyor.
    Okunması çok zevkli, çevirisi de güzel bir kitap. ABD eski başkanlarından Bill Clinton her yıl bu kitabı okurmuş. Yönetici, lider konumunda olanlar için bir kılavuz kitap olabilir. Herkes okusun çok beğendim.


9 Şubat 2018 Cuma

FELSEFE NEDİR?

FELSEFE NEDİR?

Yazar Adı: Galina Kirilenko- Lydia Korshunova
Basım Yılı: 1990
Yayınevi: Amaç
Sayfa Sayısı: 190

  İnsanı neler bekliyor? Savaş felaket mi yoksa barış içinde bir yaşam mı? Dünya nasıl bir yer olacak? Doğa varlığını sürdürebilecek mi, yoksa bilimsel ve teknik ilerleme sonucunda yok mu olacak? Baskı ve toplumsal adaletsizlik yeryüzünden silinecek mi yoksa sonsuza kadar mı sürecek? Bunlar yeryüzünde yaşayan her insanın karşılaştığı genel sorular. Bu sorulara doğru yanıtlar verebilmesi için kişinin felsefe bilgisine sahip olması gerek.


  Bizi çevreleyen dünya sınırsız. İnsan dünyayı hiçbir zaman tam olarak kavrayamaz.Felsefe; insanın, sonsuz olanı, her şeyin “köklerini ve nedenlerini” kavrama, sorgulama yolunda sürekli bir arayış içinde olma çabasını içerir. Platon, felsefenin kaynağının hayret, şaşkınlık olduğunu söylemiştir.
  Felsefe çağını özetler, çağının bilincindedir.

  ”Felsefi araştırmanın ilk koşulu yürekli, özgür bir kafadır.”
                                                                                         Marks
  Kitabı çok beğendim. 20 yıldır kütüphanemde okumayı bekleyen bir eser. Ertelediğim için üzgünüm. Felsefeye , ya korkuyla bakılır ya da can sıkıcı konuşmalar olduğu düşünülür. Sanırım bende korkuyla baktım. Herkesin anlayıp, sevebileceği, kolayca okuyabileceği bir kitap. Felsefenin ilk ortaya çıkışından başlayıp günümüze değin tarihle, mitolojiyle, ekonomi genel kültürle geniş bağlar kurularak tartışılmıştır. Yazarlar felsefe tarihini örneklerle çok güzel anlatmış. Herkese tavsiye ederim


2 Şubat 2018 Cuma

KÜÇÜK SIRLAR

KÜÇÜK ŞEYLER

Yazar Adı: Sami paşazade Sezai
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Bilge Kültür Sanat
Sayfa Sayısı:127

   Sami paşazade Sezai Osmanlı Döneminde yaşamış, Tanzimat dönemi yazarlarından “Sergüzeşt” romanının yazarıdır. Babası Sezai Paşa Osmanlının ilk eğitim bakanıdır. O dönemde Sami Paşanın konağı, dönemin ünlü edebiyatçı, şair ve devlet adamlarının toplandığı bir yerdir. Sanatçı, 14 yaşında yazı hayatına başlar. En çok etkileyen edebiyatçı Namık Kemal olmuştur. 21 yaşında memurluğa başlar, Londra’ya görevli olarak gider. 4 yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından izler. Sonraki hayatını kalemiyle kazanır.


   Küçük Şeyler, Türk edebiyatında ilk öykü kitabı olarak bilinir. Sanat sanat içindir anlayışını benimser, eserlerinde gözleme önem vermiş, betimlemelerinde ağır bir dil kullanmış, konuşma bölümlerinde ise sade ve doğal bir dili seçmiştir. Küçük şaşırtıcı, önemsiz konu ve olayları, ruh analizleriyle, günlük konuşma diliyle doğal şekilde işler.
   Kitap iki bölümden oluşuyor. Sadeleştirilmiş metin ve orijinal metin olmak üzere. İlk hikaye Bu Büyük Adam Kimdir? Kahramanı çocuktur. Sokakta gördüğü bir adamı, hayalinde önemli ve büyük biri olarak canlandırır. Ama bir tesadüfle o adamın okuma yazma bilmeyen biri olduğunu öğrenir.
   Hiç hikayesinde, babasız büyüyen eğitimli, içine kapanık bir genç, günün birinde vapurda kendisine gülümseyen genç kız görür. Aşk hayallerine dalar. Bir gün genç kızı yakından görür, kızın üst dudağının kısa oluşu nedeniyle aslında herkese öyle güldüğünü görür ve bütün hayalleri yıkılır.
   Kediler hikâyesi de ayrı güzeldir. 33 yıllık evli karısının kendisi yerine kedileri tercih etmesi nedeniyle ona ve hayata küsen bir adamın evi terk etmesi ancak akşamleyin evine dönen adamın ruh halini anlatır.
   İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır hikâyesi, dönemin çamlıca tasviriyle başlar “Cihanı süsleyen ve ruhu besleyen bahar, her yerden çok Çamlıca tepesinin eteklerini çiçeklerle doldurur.” Diyerek ağaçları çiçekleri, koruları anlatır. Sonra bu ağaçların iki yüz elli kuruşa odunculara satıldığını söyleyerek hikayeyi bitirir.
   Düğün hikayesi ise ayrı bir dramdır. Güzel olduğu için eve odalık olarak alınan köle Dilsitan, evin genç beyinin düğün hazırlıkları yaptığını öğrenince, gelin adayının kendisi olduğunu düşünür. Fakat gelinin başkası olduğunu öğrenince hastalanır ve düğün günü ölür.
   Bir Kitabe-i Seng-i Mezar (Mezar taşı yazısı) hikayesi ise, sanatçının Kafkasyalı cariyesi,20 yaşında veremden ölür. Onu hikaye etmiştir.”Bu taşın altında; ciğerden dokunaklı, bir kalpten hassas, bir ruhtan yüce, bir bahar sabahından taze olan Vuslat yatıyor” say:55
   Arlezyalı, aşk acısı sonucu intihar eden Jan’ın hikayesini anlatır.
   Son hikaye Pandomima; Paskal, tiyatrocudur. Düşünceli, hüzünlü yalnız bir adam. İnsanları güldürmek için her hafta yeni oyunlar sahneler. Oyunlarını izlemeye gelen genç ve güzel Eftalya’ya aşık olur. Bir süre Eftalya görünmez. Ancak sonrasında kocasıyla birlikte tiyatroya gelir. Paskal kahrolur, kendini öldürür. Onu görenler asılmış adam taklidi yaptığını düşünürler, bu seferki hali taklit değil ölüm gibi gerçektir.