Yazar Adı: Kazimierz Adjukiewicz
Basım
Yılı: 1989
Yayınevi:
Gündoğan yayınları
Sayfa
Sayısı: 136
Kazimierz
Adjukiewicz (1890-1963) Polonyalı mantıkçı ve felsefecidir. Anlam bilimde bir
çok yeni fikir üretmiş, araştırma alanları ise model teorisi ve bilim felsefesi
olmuştur. Yazar ön sözünde, bu kitabın her şeyden önce ileri düzeydeki öğrenciler
için yazılmış bir ders kitabı değildir dese de bu kitabı anlamak için felsefe
ile daha önceden ilgilenmiş, okumuş olmak gerekiyor. Aydınlatıcı bir kitap. Bununla
birlikte bu kitap, felsefeye ilk giriş
olarak ideal bir kitap değildir. Felsefenin akım ve problemlerini az ya da çok
elle tutulabilir olan tanımlarını bulma olanağı verecektir. Filozofların kullandığı
terimlerin anlamlarını açıklamaya çalışmıştır.
Bilgi kuramı, Doğruluk problemi, Bilginin kaynağı problemi, Bilginin sınırları problemi, Metafizik gibi bölümlerden oluşuyor. Metafiziğin kapsamı içinde kalan problemleri 4 öbeğe ayırır.
1. Ontolojik problemler
2. Doğanın var oluş tarzıyla ilgili problemler
3. Töz ve dünyanın yapısıyla ilgili problemler
4. Dinsel inanca karşı bir bakış açısı benimseme gereksiniminden doğan problemler.
Meta fizik terimi çok sık kullanılan ancak anlamı yalnızca belli belirsizce ve
muğlak biçimde kavranan bir terimdir. Fakat yazarın tanımı çok doyurucuydu.
“Düşünce
ufkumuzda, mutluluk ve ahlaksal bakımdan
değer biçmelerimiz üzerinde kesin sonuçlu bir etki uygulayan, bilgi bütününe
dünya görüşü adını vereceğiz. Bu dünya görüşü sığ ve dar kapsamlı olduğu
sürece, geçici olup, genişlemesiyle birlikte değişebilir. Ciddi düşünen
insanlar, ufuklarının dar kapsamlı olmamasını daha çok dünya görüşlerinin tam
olmasını sağlamaya çalışırlar.” S.131
Kişi bir din içersine doğar, dinsel inançlar
çocukluğun çok erken evresinden başlayarak aşılanır. Dinsel inançlar bir çok
insanda bağımsız ve eleştirel bir biçimde düşünmeye başladıklarında sallantı
geçirir. Yeni bir kılavuz bulma gereksinimi duyduklarında, bu kişinin bizzat
kendi entelektüel çabalarıyla ulaşma gereksinimi dünya görüşünü genişletir.
Metafiziksel problemlerin büyük bir bölümü bu çabadan doğar. Metafizik dinin
mirasçısı olarak doğmuştur. Fakat dinin izlediği yoldan farklı bir yol
izleyerek, insanların özgür araştırmalarına dayanmayı önermiştir.
Metafiziği, Kartezyen felsefenin
kurucusu Descartes, bir ağaç benzetmesiyle, çok güzel anlatır. Ağacın köklerini
metafizik, gövdesini fizik, dallarını öteki tikel bilimler, meyvesini de ahlak
ilmine benzetir. ”Bir ağacı var eden, onu ayakta tutan kökleridir.“ Descartes’in
ünlü ağacı kendisinden 3 asır sonra gelen Alman filozof Heidegger’in yönelttiği
sarsıcı soruyla köklerinden çatırdamaya başlar. Felsefe ağacının gövdesi ya da
dalları onu ilgilendirmez, esas itibariyle kökleri de ilgilendirmez. Daha da
derine inerek kökünde, gövdenin de zeminsizliğini ortaya koyacak olan can alıcı
sorusunu sorar: “Bu felsefe ağacının kökleri hangi toprakta durur, tutunur?”
Kitap da altını çizdiğim cümlelerden bir
kaçı;
”Kendilerini
doğru savlar olarak kabul etme hakkımız bulunduğu ancak deneye dayanmayan
savlara “a priori savlar” adı verilir.” S.31
“Bilişsel
eylemler; algı, anımsama, yargılama ve akıl yürütme, düşünme, çıkarsama yapma
gibi zihinsel faaliyetlerdir. Bilimsel savlar zihinsel faaliyetler değildir bu
yüzden onların bilişsel eylemler arasında yer almamaları gerekir.” S.15
“Doğru
bir sav nihai ve değiştirilemez olan ölçütleri yerine getiren bir savla aynı
şeydir. Bu nihai ölçütün sınamasından geçen bir savın, gerçeklikle uyuşup
uyuşmadığını bilemeyiz. Bunun bir sonucu olarak doğruluğu, yanlışlıktan
ayırırken göz önünde tutmamız gereken nokta belirli bir savın gerçeklikle değil
de bir takım nihai ölçütlerle uyuşup uyuşmadığıdır. Öyleyse doğruluk kavramını
tanımlamak için düşüncenin nihai ve değiştirilemez ölçütlerle uyuşması olarak
tanımlamalıyız.” S.19