Yazar Adı: Marcel Proust
Yayınevi: YKY
Sayfa
Sayısı: 487
Yine çok fazla karakterle işlenen inişli çıkışlı duygular, aşk, sevgi, arkadaşlık, dostluk, güzellik, alışkanlıklar üzerine tahlilleri, yazarlar, sanat şehirleri, sanat eserleri, uzun estetik betimlemelerle dolu bir okuma serüveni sunuyor. Ama ilk kitaptan yazarın diline alışmanın ve şahısları az çok tanımanın verdiği rahatlıkla daha akıcı ilerledim.
Kitap, 2 bölümden oluşuyor: İlk bölüm çocukluğunun geçtiği evde (Swann ve Odetta’nın
kızı) Gilberte’ye olan hisleri, meslek seçimindeki tutumu (babası diplomat
olmasını isterken anlatıcının yazar olmayı istemesi), hayranı olduğu tiyatro
oyuncusu Berna'nın sonunda oyununu izlemesi ve Victor Hugo, Balzac bahsinin geçtiği kısım, 2. Bölüm ise, büyük annesiyle birlikte gittiği Balbec tatili, bir
otele yerleşip oradaki gözlemleri, yeni arkadaşları, gençlik aşkı Albertine ve
ona hissettiği yoğun duygular var.
Okurken
etkilendiğim alıntılarla yazımı sonlandırıyorum.
“Düşüncelerin
zihnimizde yaşadığı ortak hayat içersinde, aralarında bizi en mutlu eden bir
tanesi var mıdır ki, tam bir parazit gibi gidip başka bir komşu düşünceden,
yoksun olduğu gücün büyük bölümünü almamış olsun.”
“Hayatımızın
farklı bir anında ne zaman belirli bir çevreyle ilişki kursak veya ilişkimizi
tazelesek, üzerimize titrendiğini hissetsek, doğal olarak insani kökler salıp o
çevreye bağlanırız.”
“Sesin
maddi özelliklerini en çok değiştiren şey, düşünce içermesidir”
“Kesin
kararlar daima, süreklilik arz edemeyen ruh halleri yüzünden verilir.”
“Gün
içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular
bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıksa
doldurur.”
“Alışkanlığın
bir biçimi olan feragat, bazı güçlerin sürekli artmasına imkan tanır.”
“Alışkanlık
bir yandan zayıflatır, bir yandan sağlamlaştırır, bir yandan da sonsuza dek sürdürür.”
“Beni
bilirsin, alışkanlıkların insanıyımdır. En sevdiğim insanlardan ayrıldıktan
sonraki ilk günlerde mutsuz olurum. Ama onları hep aynı şekilde sevmeye devam
ettiğim halde alışırım, hayatım sakinleşir, yatışır; onlardan aylarca yıllarca
ayrı kalmaya dayanabilirim.”
“barışseverlik
bazen savaşları artırır, hoşgörüde suç oranını”
“Bu
ayrılık ruhuma vücut ağrısı gibi hissettiğim bir acı veriyor.”
“Aşkın
etrafına çektiğimiz aşırı dar sınırlar, tamamen hayat hakkındaki muazzam
cehaletimizden kaynaklanır.”
“Bir
gün öncekiyle aynı olan bu ertesi gün matematiği, problemleriyle daima kıyasıya
boğuşacağımız bu matematik, o saatlerde bile bizi yönetir, yalnız biz bunun
bilincine varmayız.”
“Bir
insan ne kadar bilge olursa olsun “ dedi “gençliğinin bir döneminde mutlaka
hatırlamaktan hoşlanmadığı yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş hatta bir
yaşam tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır.,
çünkü (bilgeliğin mümkün olduğu ölçüde) bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi
için bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması
gerekir. Ortaokul çağından itibaren öğretmenlerinden zihin soyluluğunu, manevi zarafeti öğrenen bazı gençler var. seçkin kimselerin çocukları ve torunları var biliyorum. Onların, belki hayatlarından kesip atacakları hiç bir şey yoktur;"
“Zevk
de fotoğraf gibidir. Sevdiğimiz insanın yanında alman, negatif bir klişedir
sadece; bunu daha sonra evimize döndüğümüzde, insanlarla görüştüğümüz sürece
kapısı kapalı olan içimizdeki karanlık odaya girebildiğimizde banyo ederiz.”s.411