6 Kasım 2021 Cumartesi

ÇİÇEK AÇMIŞ GENÇ KIZLARIN GÖLGESİNDE

 Yazar Adı: Marcel Proust

Yayınevi: YKY

Sayfa Sayısı: 487

   M. Proust, serinin 2. Kitabında da günlük yaşantısını enfes anlatmış. Her türlü meseleye ciddi çıkarımlar yapmış. Satır aralarına gizlenmiş inanılmaz tespitleri var. Keşfediş sahneleri mükemmel, hayatta yaşadığı  ızdırabı, ona şahane üretim yaptırmış. Nietchze’den ve Balzac’tan etkilenmiş.



  Yine çok fazla karakterle işlenen inişli çıkışlı duygular, aşk, sevgi, arkadaşlık, dostluk, güzellik, alışkanlıklar üzerine tahlilleri,  yazarlar, sanat şehirleri, sanat eserleri, uzun estetik betimlemelerle dolu bir okuma serüveni sunuyor. Ama ilk kitaptan yazarın diline alışmanın ve şahısları az çok tanımanın verdiği rahatlıkla daha akıcı ilerledim.

  Kitap, 2 bölümden oluşuyor: İlk bölüm çocukluğunun geçtiği evde (Swann ve Odetta’nın kızı) Gilberte’ye olan hisleri, meslek seçimindeki tutumu (babası diplomat olmasını isterken anlatıcının yazar olmayı istemesi), hayranı olduğu tiyatro oyuncusu Berna'nın sonunda oyununu izlemesi ve Victor Hugo, Balzac bahsinin geçtiği kısım, 2. Bölüm ise, büyük annesiyle birlikte gittiği Balbec tatili, bir otele yerleşip oradaki gözlemleri, yeni arkadaşları, gençlik aşkı Albertine ve ona hissettiği yoğun duygular var.

Okurken etkilendiğim alıntılarla yazımı sonlandırıyorum.

“Düşüncelerin zihnimizde yaşadığı ortak hayat içersinde, aralarında bizi en mutlu eden bir tanesi var mıdır ki, tam bir parazit gibi gidip başka bir komşu düşünceden, yoksun olduğu gücün büyük bölümünü almamış olsun.”

“Hayatımızın farklı bir anında ne zaman belirli bir çevreyle ilişki kursak veya ilişkimizi tazelesek, üzerimize titrendiğini hissetsek, doğal olarak insani kökler salıp o çevreye bağlanırız.”

“Sesin maddi özelliklerini en çok değiştiren şey, düşünce içermesidir”

“Kesin kararlar daima, süreklilik arz edemeyen ruh halleri yüzünden verilir.”

“Gün içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıksa doldurur.”

“Alışkanlığın bir biçimi olan feragat, bazı güçlerin sürekli artmasına imkan tanır.”

“Alışkanlık bir yandan zayıflatır, bir yandan sağlamlaştırır, bir yandan da sonsuza dek sürdürür.”

“Beni bilirsin, alışkanlıkların insanıyımdır. En sevdiğim insanlardan ayrıldıktan sonraki ilk günlerde mutsuz olurum. Ama onları hep aynı şekilde sevmeye devam ettiğim halde alışırım, hayatım sakinleşir, yatışır; onlardan aylarca yıllarca ayrı kalmaya dayanabilirim.”

“barışseverlik bazen savaşları artırır, hoşgörüde suç oranını”

“Bu ayrılık ruhuma vücut ağrısı gibi hissettiğim bir acı veriyor.”

“Aşkın etrafına çektiğimiz aşırı dar sınırlar, tamamen hayat hakkındaki muazzam cehaletimizden kaynaklanır.”

“Bir gün öncekiyle aynı olan bu ertesi gün matematiği, problemleriyle daima kıyasıya boğuşacağımız bu matematik, o saatlerde bile bizi yönetir, yalnız biz bunun bilincine varmayız.”

“Bir insan ne kadar bilge olursa olsun “ dedi “gençliğinin bir döneminde mutlaka hatırlamaktan hoşlanmadığı yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş hatta bir yaşam tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır., çünkü (bilgeliğin mümkün olduğu ölçüde) bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması gerekir. Ortaokul çağından itibaren öğretmenlerinden zihin soyluluğunu, manevi zarafeti öğrenen bazı gençler var. seçkin kimselerin çocukları ve torunları var biliyorum. Onların, belki hayatlarından kesip atacakları hiç bir şey yoktur;"

“Zevk de fotoğraf gibidir. Sevdiğimiz insanın yanında alman, negatif bir klişedir sadece; bunu daha sonra evimize döndüğümüzde, insanlarla görüştüğümüz sürece kapısı kapalı olan içimizdeki karanlık odaya girebildiğimizde banyo ederiz.”s.411